Muaviye'yi bir de Atatürk'ten dinleyin

"Beyler! Gerçek ulema ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır. Hz. Peygamber'in saadeti zamanında, Peygamberin vefatından sonra, Raşit Halifeler zamanında, hep doğrudan doğruya, Hz. Peygamber'in yol göstermesiyle İslâm olan Râşit halifelerin aydınlatılmasıyla kurtuluşa eren halk kitleleri arasında gerçek temizlik, içten saygı, yüce bir bağlılık vardı. 

Ta ki, Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin olayında Muaviye'nin askerleri Kur'an-ı mızraklarına diktiler ve Hz. Ali'nin ordusunda böylece kararsızlık ve zayıflık oluşturdular, işte o zaman dine bozgunculuk ve Müslümanlar arasına nefret girdi. 

O zaman hak olan Kur'an, haksızlığı kabule araç yapıldı. En zorba hükümdarlardan olan Muaviye'nin nasıl bir hile ile hilafet sıfatını takındığını biliyorsunuz. 

Ondan sonra bütün istibdatçı hükümdarlar hep dini alet edindiler. İstibdat ve ihtiraslarını desteklemek için hep ulema sınıfına başvurdular. 

Gerçek ulema, dini bütün âlimler hiç bir zaman bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. Onların emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar.

Üç buçuk dört yıl öncesine kadar hayatta olan Osmanlı hükümdarları da aynı şeyleri yapmışlardır. Son Osmanlı hükümdarı Vahdettin'in davranışları gözünüzün önündedir. 

Onun emriyle bile bile ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler âsi ilan edildi. Onun emriyle millet ve vatanı kurtarmak için kan döken aziz ordumuzun, isyancılar sürüsü olduğuna dair fetvalar veren ulema kıyafetli kişiler çıktı…

Dört Halife'den sonra din sürekli siyaset aracı, çıkar aracı, istibdat aracı yapıldı. Bu durum Osmanlı tarihinde böyleydi. Abbasiler, Emeviler zamanında böyleydi. 

Böyle âdi ve sefil hilelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini alet yapmaya tenezzül eden sahte ve imansız âlimler tarihte daima rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir…"

Kıymetli okurlar!

Böyle bir tespiti, ancak bir âlim yapabilir. Bu yorumun bir askere ait olması, eğer Atatürk'se mümkün? Söyledikleri bugün dahi geçerlidir. "Müslümanlar arasına ilk ayrılığı Muaviye soktu" diyor, çok doğru. 

"Kur'an haksızlığı kabule araç yapıldı" tespiti hele, oldukça dâhiyane. Bugün de Kur'an batılı kabule araç yapılmıyor mu? 

Siyaset mızraklarına takılmıyor mu?

Hatta İslam, "küfrü" kabule aracı yapıldı, "dinlerarası diyalog" oyunuyla. Müslümanları birleştirmek için, "Alevi-Sünni" beraberliği için, kılını kıpırdatmayanlar, Gülen'in "diyalog" misyonuna dört elle sarıldılar.

Gâvuru birleştirdiler, Müslüman'ı ayrıştırdılar!

Zaten Gülen'cilik, FETÖ'cülük budur. 

FETÖ ile mücadele ediyorlar!

Yalan.

Madem öyle, niye "diyalog" toplantıları devam ediyor. 

Gülen yok ama yolu devam ediyor. Gülen'in yolu CIA yolu çünkü sonlanmıyor, kendilerine yeni ajanlar buluyorlar.

İktidarın Petek'i, darbe soruşturması sonucunda ne dedi: FETÖ'nün dinlerarası diyalog söylemi bir Vatikan projesidir, bu bir. Gülen'in eski CIA üyesi Graham Fuller ile yakın irtibatı görülmüştür. Yani Gülen CIA ajanıdır demek istiyor, bu da iki.

Sanırım bu iki tespiti de Petek, 20 yıl önceki Yeni Mesaj arşivlerinden aşırmıştır. Neyse, helal olsun Petek'e!.. Yeter ki bu tespitlere kendide inansın.

Demek istediğim şu: Muaviye'nin açtığı yol, Müslümanların yumuşak karnı olduğu için, bunu bugün, CIA dolduruyor. Alevi-Sünni veya Şii-Sünni birliği için uğraşan ve söylem geliştirenlere, "Şii oldu" diyenler, CIA ajanlarıdırlar. 

Dikkatinizi çekti mi bilmem: 13 şehit verdiğimiz helikopter kazasında(!) ölenlerin kimisi Cami'ye, kimisi Cemevi'ne götürüldüler.

Aralarında Havra veya Kilise'ye götürülen

oldu mu? 

Hayır. 

Peki neden Cemevi ile Cami bir avluda birleştirilmedi de, Kilise ve Havra, cami ile bir avluda birleştirildi?

Bir, CIA Projesiydi de, ondan!

FETÖ projesiydi de, ondan!

Türkiye'nin kurtuluşu, Cami ile Cemevi'nin bir avluda birleşmesinden geçiyor. Alevi-Sünni aynı helikopterde, bu vatan için birlikte can veriyor da, niye aynı avluda buluşturulmuyor?

Diri olarak bir mekânda oluyoruz da, ölü olarak neden ayrı mekândayız? Bu oyunu görsün herkes!

Prof. Dr. Haydar Baş, Muaviye eliyle İslam dünyasında oluşan yumuşak karnı yok etmek için, 12 ciltlik Ehl-i Beyt'i yazdı. Atatürk'ün "Gerçek ulema" dediği, çağımızda Sayın Baş'tır işte.

CIA'nın değil, Allah'ın adamı? Vatikan'ın 'diyalog'unu değil, Peygamber İslam'ını anlattı o yüzden.

"Hoca Atatürk" diye boşuna demiyoruz.

 CIA'nın bütün oyunlarına, bir BAŞ yeter. Bu nedenle, Baş Hoca'nın "Atatürk ve Hacıbektaş" vurgusu, oyunları bozan Atatürk'çe bir hamledir. Bunu iyi görelim. 

Atamıza ve onun mübarek anasına rahmetler olsun.

Muaviye'yi bir de Atatürk'ten dinleyin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön