Emeklilikte yaşa takılanların (EYT) sayısı 6 milyon civarında.
İçlerinde 30 yıl prim ödeyen insanlar var. “Kazanılmış haklar” bir kanun ile insanların ellerinden alındı. EYT mağdurları çıktı ortaya. 50 yaşını geçmiş insanlar, özel sektör de yer bulamıyor. Devlet kapısı da onlara kapalı…
Prim gün sayısı doldu, emekli olması lazım ama “sen yaşını bekle!” dendi. Oysa bunlar eski yasaya tabiler. Ortada öylesine büyük bir hukuksuzluk var ki, adaletin yerini kanunların aldığını sadece bu olayda bile görebiliriz.
Bir anda ekonomiye “yük” kabul edildiler. Aynı cümle içerisinde “bu kadar daha Suriyeli gelse Türkiye bakar” diye açıklayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “EYT gündemimiz yok, onlar ekonomi için büyük yük ” dedi. Numan Kurtulmuş, EYT’liler için “gündemden düştüler, onlar ekonomiye yük” diye tekrar etti
Yani 5 milyon Suriyeliye her ay bin 500 lira vermek yük değil ama 25-30 yıl prim ödemiş bu ülkenin insanı, kazanılmış bir haktan mahrum kalabiliyor. Ona emeklilik parası ödemek, bütçeye “yük” sayılabiliyor.
Ne diyelim!
Tek millet var mı bilmiyorum ama ortada bir “kek” millet var galiba. Hiç prim dahi yatırmadan sırf bu ülkenin vatandaşı olduğu için “Vatandaşlık Maaşı” almayı, elinin tersi ile iten bir millet, fena keklenmiş bence.
Bir yandan vatandaş olmadığı halde maaş alan Suriyeliler, öbür taraftan ömür boyu prim yatırmış emekliliği elinden alınmış milyonlar. Ve bunu göremeyen kek millet!
Bu kadar EYT’li parti kursalar 6 milyon oy olur. Ama emin olun “başka kim var ki” diyerek, bunların en az bir milyonu iktidara destek verir. Şeker fabrikalarının satıldığı şehirler iktidara en fazla oyu veren şehirler oldu.
Emin olun, ben sıkıntının iktidardan kaynaklandığını düşünmüyorum!
Kek millet, olayın baş sorumlusu.
Sadece “kek” millet yok, “kek” vatan var aynı zamanda. Vatan bizim ama yabancılara “kek” oldu adeta. “Kaynakları sınırsız” olan vatanımızda kaynak kıtlığı içerisinde sürünüp gidiyoruz.
Neden peki?
Vatanımızda;
Bor mu yok?
Petrol mü yok?
Altın mı yok?
Dünya bor maden rezervinin, yüzde 75’i Türkiye’de bulunur. Altın madenleri rezervinde dünya ikincisiyiz. Güneydoğu petrol denizi üzerinde yüzüyor. İsrail an itibariyle, Güneydoğu’da petrol çıkarıyor.
Fakat bütün bu kaynaklardan bize bir fayda yok.
Ele var, bize yok!
“2023’e kadar madenlere dokunamıyoruz” yalanına “keklenen” bir millet, kek millet değil de, nedir? Ülkeler kaynaklarını devreye koyarak kalkınırlarken, Türkiye kaynaklarını yabancılara aktararak, kalkınmayı nasıl bekler?
Bir “kek” için “parklarda yuvarlanan” millet, işte bu kek vatanda yaşar.
“Madenler Lozan’da verildi” yalanına, Cengizlerin Artvin’de çıkardığı altınları gördüğü halde inanan toplum var karşımızda. Altın dedim de aklıma geldi, Türkiye’nin bugün hazinesinde altın yok, bundan haberimiz var mı?
Dağlarımız altından, biz çıkartmıyoruz, bütün bunları geçtik, bir de elimizdeki altınları ecnebilere verdik.
Nasıl mı?
Bu konuyu ilk ben yazmıştım. Sonra birkaç yazı daha yazdım, aynı konuyla alakalı. “Türkiye’nin 490 ton altını var, bunun 450 tonu İngiltere’de emanette” diyen bu ülkenin maliye bakanıydı.
Konuyu araştırdık, altınlar İngiltere’de rehinli. Çünkü emanette olan altın için Türkiye’nin kira ödemesi lazım. Türkiye’nin ödediği bir kira yok. Yani bu altınların üzerine su içelim!
Osmanlı’nın parasını ödediği gemileri, Osmanlıya vermeyen İngiltere, kendine teslim edilen altınları mı verecek? O altınlar hiçbir zaman gelmeyecek. İngiltere’ye bu altınlar borç alabilmek için, mevut iktidar tarafından gönderildi.
Elindeki altını, elin boyalı kâğıdına değişen bir ülke, kek gibi değil de nedir. Ülke kek niyetine, ele yedirildi.
Şu günler vatandaşta bir rahatlama görüyorum. Neymiş efendim dolar düşmüşmüş!
“Papaz verildi” diye, “dua” edenleri görüyorum. “Papaz’ı verirken hayır duası aldık” diyenler dahi olmuştu. Hıristiyan’dan “hayır duası” bekleyen bir zihniyete “Müslüman” diyenlere Allah bu Cuma günü hidayet versin inşallah.
Allah’ım, sen imanımızı muhafaza et!
“İçimizdeki ‘keklenmişler’ yüzünden, bizi de helak etme”.