Artık intiharlar, peşpeşe geliyor. Hepsi geride, acı hikayeler bırakarak, kayıp gidiyorlar. İktidar üzerine almıyor hiç bir şeyi… "Fırat kenarından bir kuzuyu kurt kapsa, adli ilahi onu Ömer'den sorar" hikayelerini, çoktan unuttular. Ölenlere "inaçsız" ya da "ateist" yaftaları vurup, sıvışıyorlar.
"Ekim, Eylül'den iyi olacak, Kasım, Ekim'den iyi olacak" palavralarına, kendileri bile inanmıyorlar. Ama görevleri "palyaçoluk" olanlar, rollerini oynayacaklar. Yapacak bir şey yok…
Kasım, Ekim'den daha kötü, Aralık'ta, Kasım'dan daha kötü olacak. Ocağı, Şubat'ı söylemeye gerek yok. ABD'ye gittiler, ne ile dönecekler dersiniz! Mektup ne olacak sanırsınız! Yeni Sayfa açar, dönerler…
Bu ekonomiyle, ABD'ye direnmek mümkün mü? Hele de, mevcut kafaların ABD'ye direnmesine inanmak, şeytanın namaz kılacağına inanmaktan daha zor!..
Az da olsa, bir milli damar kaldıysa şayet, kıpırdıyor diye bazen kendi kendimizi avutuyoruz işte. Her şey, senin ekonomine bağlı… Ekonomik bir devrim yapmadan hiç ama hiç bir şey, Türkiye'de değişmez.
Kapitalizm, mevcut hükümetin iflas ve talan anlayışıyla birleşince, ülkede insanlar yoksulluktan psikolojilerini bozup, kendilerini öldürüyorlar. Bunun çözümü, "intihar eden, imansız gider!" diyerek, bu çaresizleri bir de, "imansızlıkla" suçlamak değil.
İnsanları bu noktaya getiren, imansız, insafsız ve izansız anlayışları konuşalım: En büyük imansızlık, çiftçiyi topraktan soğutmaktır.
En büyük imansızlık;
ABD'nin Cargill'i kazansın diye, Şeker kurumu'nu kapatmak, şeker fabrikalarını satmak ve şeker pancarını tarlada bırakmaktır.
En büyük imansızlık;
Yerli ve milli tohum kullanmayı yasaklamaktır. Yerli ve milli tohum kullanan çiftçinin ürününe reyonda yer vermemek, çiftçiyi hapisla cezalandırmaktır. Çiftçiyi, İsrailli tohum şirketlerine, Monsanto'taya, Bayer'e teslim ettikten sonra, "yerli tohum günleri" düzenlemek ise tam bir, ikiyüzlülüktür.
Öyle imansızlıklar anlatırım ki burada, bu imansızları her Cuma camiye giderken görür, camiden soğursunuz. İnsanlar bunlara bakıp, İslam'dan soğudu. Ülkeyi ateistlik ve deistlik sardı. Ayrıca konuşuruz bunu!
Tohum deyip geçme;
Toprağa atılan yabancı tohumla, toprağa ayak basan düşman askeri arasında fark yoktur. Biri toprağa atılınca, hastalıkları getiriyor, diğeri toprağa ayak basınca işgali getiriyor. Bugün işgaller bile artık askerle değil. Tohumla, tarımla, ekonomi ile…
Irak'ı işgal edenlerin ilk hedefi, Ebugarip'teki tohum deposu oldu. Afganistan'ı işgal ettiklerinde yaptıkları ilk şey, Afgan çiftçisine bedava tohum dağıtmak oldu. İşgal ile tohum, işgal ile tarım iç içedir.
Türkiye, bildiğimiz kadarıyla işgal olmadı ama Irak ve Afgansitan ile aynı sonucu yaşadı. İşgal oldukta, haberimiz mi olmadı! Tarım Eski Bakanı Eker'e Tarım Şövalye Nişanı, verilmişti. 12/12/2012'de bakan bu ödülü, hükümet adına aldı.
Bir de övünmüşlerdi, "129 yıllık ödülü, Türkiye'ye verdiler" diye. Tarımın katillerine ödülü, ancak düşmanlar verir. Ödülü, oturn bir araştırın lütfen!..
Hem ödül, hem hakaret, bir arada…
Şu anda Irak'ın, Afganistan'ın başında olan şahıslara, Trump, bizimkine yapılan hakaretleri yaptı mı? Hayır, duymadık. Esad'a, o hakaretler yapıldı mı? Yine duymadık. Ama Türkiye'ye bu hakaretler yapıldı, lideri, ABD'de…
Sayın Erdoğan'ın tırnağını, yüz bin Trump'a değişmem. Kol kırılır yen içinde kalır. İyi de, bizim ne işimiz var, ağza alınmaz hakaretler eden bu sarı kafaya gidiyoruz!
Türkiye'nin kendine gelmesi lazım!
Vatandaş kendine gelecek!
Ülkenin aydınları kendine gelecek!
Halkı, hacıları, hocaları kendilerine gelecek!
Gidişat, çok kötü…
Tekrar söylüyorum, Türkiye daha kötü günlere gebe. 4 kardeşin intiharını yazdığımda demiştim, bundan sonra böyle şeyler sık olacak diye. Dedikten sonra her gün, aynı sebeplerden intiharlar oldu.
Ayrıca, İstanbul ajan kaynıyor. Bir, İngiliz ajanı öldürüldü. İstanbul, istihbarat örgütlerinin çatışmalarına sahne olabilir. Sorun şu ki, ajanlar, nasıl bu kadar kolay girip çıkıyorlar.
Neyse, bunu da konuşuruz!
İntiharların ana sebebi işsizlik, aşsızlık ve parasızlık. Ataması olmadığı için, şu ülkede ne kadar öğretmen intihar etti. Duydunuz mu? Aynı okullarda mezun öğretmenler, "ücretli-kadrolu-sözleşmeli" diye sınıflara ayrılıyorlar.
Çok öğretmen ihtiyacı var ama hazinede para yok ki, atansınlar. Öğretmen fazlası mı var, başka görevlere ata… Ama "devlet size iş vermek zorunda mı?" derse, kapitalist uygulayıcıları ve bu halkta, bunları seçerse, durmak yok, ölmeye devam!
Suriye sınırına gidin, tel örgülerin bir kaç metre ötesinde petrol çıkarılıyor. Başında terörist bekçiler bekliyor ve petrol ABD'nin… Öyle bir sınırımız var ki, on metre ötesinde petrol var, bizde yok!
İnansam, Allah'ın kastı var diyeceğim!
Allah'ın değil ama emperaylistlerin kastı var. Yerli işbirlikçilerin kastı var. Zannetmeyin ki, bu iktidar gider, sorun çözülür. Vallahi öyle değil, keşke öyle olsa…
Kafayı değişmek zorundayız. Oy verdiğiniz liderlerin hiç dillerinde, "kaynaklar" kelimesi çıktı mı Benim liderim, sabahtan akşama 17 yıldır, "kaynaklardan" söz etti.
Vatandaşlık Maaş'ını nasıl vereceğini anlattı. Ev Hanımı Maaşı'nı, Çocuk Maaşı'nı, Doğum İkramiyesi'ni… Ama sizler, onu duymadınız, emperyalistleri dinlediniz!
"Kaynak yok" diyenleri, "var ama Lozan'da verildi!" diyenlere inandınız.
Şimdi, tek tek ölüyoruz.
Bu ülkede, "kaynak" üzerine siyaset yapan, "NATO gölgesi" yerine, "Milli Egemenlik" gölgesini tercih eden Haydar Hoca'ya, bir muhtarlık bile vermediniz!
Ülke de işgal edilmiş, zihinler de…
Ölenlerin günahı hepinizin boynuna!