İmam Ali'nin üstünlüğü "sahabe" olmasından değil… "Sahabe" kavramı, ehlibeytin üstünlüğünü örtmede kullanılan, uyduruk bir kavramdır.
Peygamberin gerçek dost ve arkadaşlarının ayak tozu olamayız, bu ayrı konu tabi…
Ali, ehl-i beyttendir, seçilmiştir, ilk imam ve ilk halifedir. Ali'ye ait olan hak, Sakife'de gasp edilmiştir.
"İki kabilenin kavga etmesini engellemek" kılıfı ile Sakife'de toplanan zevat, kıyamete kadar Müslümanları kavga ettirecek bir fitneye sebep oldular.
Maide-67 ile İmam ve halife seçilen Hz Ali'nin, İmametini ve halifeliğini tasdik konusunda, kimsenin rey hakkı yoktur.
Kabul eden Allah'ın emrine uymuştur, kabul etmeyen Allah'ın emrine karşı gelmiştir.
Kabul etmeyen sahabe de olsa yanlışdadır kabul eden, günümüz müslümanı da olsa doğru taraftadır.
Ayet karşısında herkes, eşittir. Günümüz müslümanını bağlayan ayetler, sahabeleri de bağlar, Ebubekir ve Ömer 'i de bağlar. Emeviler, Ehlibeyt ile ilgili hadisleri dahi Ebubekir ve Ömer'e uyarladılar. "Ehlibeytim gökte yıldızlar gibidir" hadisinin, "ashabım gökteki yıldızlar gibidir"e uyarlanması gibi…
" Benden sonra peygamber gelse Ali olurdu"
Hadisinde Ali yerine Ömer'i yazılması gibi…
Mesela o mağarada Ebubekir yoktu. Hele de Ebubekir, iddiasız bir insandır. Bunlar, onun adına uyduruldu. Ayrıca Ebubekir ve Ömer, her biri kendi halifelik dönemlerinde "Ali olmazsa, biz helak olurduk" derler.
Peygamberin kızı Fatıma "Ömer ve Ebu Bekir'e hitaben "sizler kendinize ait olmayan deveyi damgaladınız ve ahdinizden döndünüz" diye, fırçalamıştır bu ikiliyi…
Hazreti Fatıma, babası Peygambere Gadir Hum'da, yüz binlerce sahabeden alınan ahidden söz ediyor.
Gadir Hum'da Veda Hutbesi'ni irad buyuran efendimiz, "ben kimin yöneticisi isem Ali de onların yöneticisidir" buyurmuştur.
Yani peygamberi kabul edenleri bağlar bu emir!
Peygamberi kabul etmek iman meselesidir. Nasıl ki Peygamberi kabul etmeyen Allah'ı kabul etmemiş oluyorsa, aynı şekilde Ali yi kabul etmeyen de, Peygamberi kabul etmemiştir.
"Müslümanım" diyen herkesi Müslüman kabul etme zorunluluğu , tevhidin gereğidir.
Ancak ehlibeytin kabulü, tercih değil, mecburiyettir.
Allah, Ehl-i Beyt için "tertemizdir" der. Tertemizi bırakıp, "kire" bulaşmak, ne acı…
Gazali, Şafi ve Hanefi gibi imamlar, Ehl-i Beyt gerçeğine dikkat çekerken, "onları sevmek farzdır" derken, kendine "Sünni" diyen, bazı kesimler kimlere uyuyorlar dersiniz.
Peygamber düşmanı ailenin her bir üyesine "Hazret" diyenler, Peygamberi hayatı boyunca koruyan, kendinden sonra korumaları için, iki oğlunu peygambere teslim eden, Ebutalib'e "Müslüman" dememeleri çok düşündürücü.
Muaviye denilen adam Peygamberin amcası Hamza'nın ciğerini yiyen kadının oğlu değil mi? Ve yine bu Muaviye peygamber evladları Hasan ve Hüseyin i Şehid eden kişi değil mi?
En basit bir davada bile iki "haklı" olmayacağına göre, "Ali haklıdır Muaviye de haksız değildir! " demek, hangi imana sığar! Ali Hak'kın, karşısındakiler ise batılın tarafı dırlar. Karşısındakiler, "sahabe" bile olsa bu gerçek değişmez.
Çünkü üstün olan "sahabe" değil, Ehlibeyttir. Eğer sahabe üstün olsaydı veya sahabe olmak bir üstünlük olsaydı, sahabelik hakkında, ayet olurdu. Fakat ayetler, Ehlibeyt hakkındadır. Tam tersi, sahabeleri uyaran ayetler olmuştur. Peygamber eşlerini uyaran ayetler de olmuştur. Ehlibeyt 5 kişidir, o aba altında 6'cı kişiye izin olsaydı şayet, Ümmiseleme annemiz, girebilirdi. Uhud'a giderken dönen, 300 münafık "sahabe" değil miydi?! Peygamberi görmüş duymuş kabul etmiş birlikte savaşa gidiyor ama yoldan dönüyor. Uhud'ta "peygamber öldü" denildiğinde, Ömer ve Ebubekir dahi, korkup kaçtılar. Yanlızca Ali ve Fatıma peygamberi terk etmediler.
"Ali Hak iledir, Hak Ali iledir" buyuran peygamberimiz iken, Ali'ye kılıç çeken tarafa "hak" vermek, bizi, Hak'sız yapar.
Bir tarafta peygamber ve evlatları var, öbür tarafta, yanlışa düşmüş "sahabe" kılıfı geçirilen zevat var.
Peygamber ve evlatları konusunda tapu gibi ayetler varken, karşı tarafta uydurma ve yalan hadisler var.
Bir taraf Allah ın tarafı iken, karşı taraf şeytanın tarafıdır.
Kendine gel Müslüman!
"Peygamberliğime karşılık sizden istediğim yanlızca ehlibeytimi sevmenizdir" ayeti, senden ne istiyor, Müslüman!
Yezit babasına "Hazret" demek mi!
"Muaviye vahiy katibi imiş!" vallahi yalan billahi yalan.
Bu iddia, peygambere hakarettir. Peygamberin vahiy konusunda bir katibe ihtiyacı hiç olmadı. Sadece hadisleri yazma iznini, Ali'ye verdi.
Ne acıdır ki, Kabe'de doğan, ilk Müslüman olan, yüzü hiç puta dönmemiş olan, peygamberin vahiy kokusunu alan, çocukluğundan beri peygamberle birlikte yaşayan, peygamberin evinde büyüyen, peygamberin yatağına yatan Ali'den, hadis yok denecek kadar az!
Kızı Fatıma'dan hadis rivayeti yok denecek kadar az, ama Ebuhureyre'den "hadis" gani!
Siz kimi kandırıyorsunuz!
Bir insanı evlatları mı daha çok görür, duyar, yoksa uzaktakiler mi?
Kimdir Hureyre!
Yalan hadisten mahkum olmuş bir menfeatçi!
"Musa'ya nispet Harun ne ise sen benim için aynısın ya Ali" hadisi ne demek, düşün anla!
Ali'ye bir tek Peygamber denmez, o kadar. Ali'yi Adem tasdikledi, sen ben kimiz!
Ali, kalu beladan beri efendimiz…
Neyzen Tevfik ne demiş bak:
Çıkmıyor bir an ciğerden derd-i sevda hançeri
Hakk'ın aşkına esir olduğum günlerden beri
Zikreylerim ismini ben kalu beladan beri
O kadar yandım yakıldım ki, unuttum her yeri
Ali'yi "sahabe" dediğin anlamaz ama Neyzen Tevfik anlar.Bu bir nasip meselesi… Ali'yi sevmek imanın, ona düşman olmak, küfrün alametidir.
Senin, "Şii" veya "Alevi" dediğin, Allah'ın "sevin " dediği Ehl-i Beyti seviyor. Allah'ın sevin dediğini sevenleri, sevmek mi gerekir, incitmek mi!
Bu insanlar, yüzyıllardır, "incinsen de incitme" diyor. Bunlar seni, Müslüman yaptılar!
Vatanını Türk yurdu yaptılar.
Sonra seni, Emevileştirdiler.
Yunus, Ali ocağında yetişti.
Mevlana, aynı ocağın Ney'i…
Hacıbektaş, bu ocağın piri…
Ey Türk, ne olur, aslına dön!
Sakife'den çık, Ali ocağına gir.
Ali, İslam'ın fabrika ayarıdır.
"Ali'nin kılıcı, Hatice'nin mülkü üzerine bina edilen İslam", selefilik tehdidiyle bugün karşı karşıyadır.
Bunu yeniden, ancak Ali'nin nefesi bozar. "Ali isimdir, Haydar sıfattır" diyen, Ali nefesli üstada, selam olsun.
Yönünümüzü ve kalbimizi, Ali'ye çeviren eli, öpüyorum. "Bir harf öğretene, kırk yıl köle olurum" terbiyesini, elbise gibi giymek nasip olsun, bana ve bütün canlara…