Güçlü olan gemisini Akdeniz’de yüzdürür

Dünyada mevcut kargaşa ve kavgaların temelinde, kaynaklar  var. Ülkelerin sahip oldukları kaynakların, paylaşım sorunu var.

Güçlünün, zayıfın eldindekini alması, sadece belgesellerde izlediğimiz , hayvanlara has bir durum değil. “Kaynaklar sınırlı” kaptalist anlayışı, güçlü olanın, zayıfı ezmesiyle sonuçlanıyor. Hayvanlaşan devletler seyrediyoruz veya devletleşen hayvanlar!..

Doğu Akdeniz’de çok büyük hidrokarbon kaynakları keşfedildi. Öncelik, kıyıdaş ülkelerin hakkı olması gerekirken, güçlü olan, Akdeniz’de gemisini yüzdürüyor.

Akdeniz, Türkiye’nin vatanı… “Mavi Vatan” kavramı, çok yerinde bir tespittir. Peki bu kaynaklar, yeni mi tespit edildi?

Hayır.

Kaynakları önceden tespit edenler,  şimdiki Libya’yı yaratmak  için “Arap Baharı”nı tertiplediler. Suriye halen, “Bahar” havasının çarptığı sersemliğe sahip olarak, yaşam mücadelesi veriyor.

Türkiye’nin içinde, TSK’nın başına inen “Balyoz”lar, askerin başına geçirilen “çuval”lar, “Ergenekon Kumpasları”, “casusluk davaları” hemen hepsi, Akdeniz’de keşfedilen kaynaklarla, doğrudan alakalı…

Bir taşla, bir kaç kuş!

Türkiye, Libya ile bir anlaşma yaptı. Hükümetin, bu Akdeniz hamlesini kutlarız. Yunanistan çok telaşlanıp, hemen Batı’ya ve NATO’ya koştu. Önümüzdeki günler, Libya daha da karışabilir. Hatta Kıbrıs’ta da işler karışabilir.

Türkiye’de “Alevi evlerine çarpılar” artabilir! Libya’da iki hükümet var malum. Türkiye, uluslararası arenada temsil edilen hükümet ile bu anlaşmayı yaptı. Mısır, İsrail ve Yunanistan arasındaki anlaşmaya Türkiye , bir hançer soktu resmen.

 AB, Kıbrıs açıklarında çıkartılacak doğalgaz ile Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulmak istiyor. Yunanistan, bu kaynağın tek sahibi gibi hareket ediyor ve AB’ye borçlarını, bu şekilde ödemek istiyor.

ABD, burada çıkartılacak, doğalgaz ve petrol şirketlerinin sahibi iken, Türkiye ise sadece bunları seyreden ve nutuk atan, bir konumdaydı. İlk defa somut bir adım attı. Bundan sonra, Türkiye’nin içine de çok dikkat etmek gerekir.

Türkiye’nin Libya ile attığı bu adımı, diğer kıyıdaş ülkeler olan Suriye ve Mısır’la da atması lazım.  Suriye ve Mısır ile kavgalıyız. Mısır bu adımı İsrail ile attı. Peki akla şöyle bir soru gelmez mi? Suriye ve Mısır ile kavgalı olmamız, düşman işi değil mi?

Suriye, Libya, Mısır, Türkiye, bu adımı birlikte atsalardı, bugün farklı bir dünya dengesinden söz edilebilirdi.

 Az kalsın AB havucu ile Kıbrıs elden çıkıyordu. “Kıbrıs yüktür” diyenler nerede şimdi! Rum kesiminin tek başına AB üyesi yapılmasını sağlayan AKP, kimlere çalışmış dersiniz! “Çözümsüzlük çözüm değildir”i, bize,  demek ki düşman söyletmiş.

KKTC lav ediliyordu neredeyse ve halen durumu kritik. Peki tüm bu gelişmeleri göz önüne alarak, 18 yılda başımıza gelen hemen her şeyi, “kaynak” merkezli düşünmemiz gerekmiyor mu?

Yeri gelmişken bir kaç soru daha soralım:

1-Türkiye, Libya ile yaptığı bu anlaşmayı Kaddafi hayatta iken yapsaydı. Libya daha güçlü bir ülke iken, birliği bozulmamışken  gerçekleşseydi, şimdi pamuk ipliğine bağlı bu anlaşma daha sağlam olmaz mıydı?

2– Suriye ile kavga etmemiş bir Türkiye bugün olsa ve Akdeniz’de birlikte hareket etseydi, aynı anlaşma bu ülke ile yapılsaydı, Akdeniz’de durumumuz ne olurdu?

3-Akdeniz’de en güçlü donanma Türk donanamasıydı. Eğer  bir “bavul” içine iktidar desteğiyle  sokulmasaydı, Akdeniz’de daha güçlü değil miydik? Bu kumpaslardaki “savcılık” görevi, ABD ve İsrail’e hizmet olduğu belli değil mi?

4– Kıbrıs’ta Annan değil de, kendi planlarımızı devreye soksaydık, KKTC’nin tanınmasını sağlasaydık mesela, bugün Kıbrıs ile Mersin arasını, Libya ile yapılan anlaşma benzeri bir anlaşmayla, “mavi vatan” haline getirmiş olmazmıydık?

5- Türkiye, “anayasa” ve “sistem” tartışmalar ile meşgul olmak yerine, “açılım-saçılım” işlerine dalmak yerine, şimdi yapmaya çalıştığı ama çok geç kaldığı bu adımları zamanında atsaydı, 18 yılda neleri başarmış olurdu?

6- AKP’nin “proje” olduğu halen mi görülmüyor? Türevlerinin, ve bilimum “bebecan'larının” aynı projenin devamı olduğu, sözkonusu değil mi?

İşin bir başka boyutuna gelmek istiyorum:

Akdeniz’deki kaynak uğruna bu savaşlar verilirken, Türkiye’nin sınırları içindeki kaynaklar için sizce, düşman neleri başarmıştır. Petrol Yasaları, Maden Yasaları, kimler için çıktı dersiniz?

Türkiye’nin altınları götürülürken, neden sadece ağaçları konuştuk, hiç düşündük mü? Haydar Baş’ı bu ülkede neden gizlediler, halen mi anlamadık?

Ülkenin 3 kartilyon dolar kaynağı var, her yıl 8 katrilyon lirasını para olarak basıp piyasaya sürersem, Türk milletinin bir eli yağda, bir eli balda olur” diyen bir insanı, kendi irademizle mi seçmedik?

Hayır beyler hayır!

Bu ülkede sakın ola, tesadüflere inanmayın!

Yıllık enerji ihtiyacımızı, 50 ton toryumla karşılarız” diyen bilim insanı Engin Arık’ı, ekibiyle birlikte Isparta dağlarına çakan gücü, görün lütfen!

“Kaynaklar” diyen Haydar Baş’a, “siyaset yasağı” amacı güden hukuksuzluğun, hangi güçlerin eseri sanıyorsunuz. Ama buradan haykırıyorum; başaramayacaklar!

Türk devleti ayağa kalktı.

Kaynaklarına sahip çıkıyor. “Kaynaklar” diyen siyaseti, Baş üstü yapıyor. Akdeniz’de de bunu görüyoruz, yurt içinde de, göreceğiz. Türk milletini, “bir bilek- bir yürek” yapacak, Bağımsız Türkiye siyasetinin dönemi başlıyor.

Batılı ve batıcı siyasetlerin devri sona erdi.

Bunu da bilin istedim!

 

Güçlü olan gemisini Akdeniz’de yüzdürür

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön