Türkiye’nin, ne tür belalarla yüzyüze kalacağını haykıran Haydar Hoca’sı, yok artık. Esnaf batarken, psikolojilerini bozup, bir bir intihar ederken, ekonomi çözümleri sunan, çözüm insanı yok. Şimdi olsa ve “18 gün kapanma” döneminde, “insanlar ne yiyecek!” sorusunu mutlaka sorardı.
Vatandaşlık Maaşı’nı teklif eder, dururdu.
“Vatandaşlık Maaşı” sanki özel olarak bu pandemi günleri için bulunmuş bir çözümdü. Geçen bir videoya rastladım. Genç bir arkadaş konuşuyor: “Haydar Baş projeleri bana uçuk gelirdi. Ancak şimdi dünya için ne kadar önemli bir insan olduğunu, bu pandemide anladım...”
Bir şeyi, Haydar Hoca söyler de, boş çıkar mı?
Ben devletin yerinde olsam, bu insan bugüne kadar neler söylemiş ve yazmış, özel olarak kayıt altına alır ve çözümlerini bir bir hayata geçiririm. Her konuşması ve her cümlesi çözümlerle dolu…
80’lerde, 90’larda Türkiye’ye ektiği birlik tohumları, yetiştirmeye başladığı insanlar, 2000’lerden itibaren yetiştirdiği bu insanlarla ülkeyi Bağımsız Türkiye yapma yolunda attığı adımlar, hayatının her bir dönemi, üniversitelerde ele alınması gereken tezler hükmündedir.
Birlik Beraberliğin Zarureti Ve Temel Unsurları’nı, insanın iç dünyasını keşfi ile başlayıp, gönül tezgahını dokuyarak, Hak adına, kendi yararına, ülkesi ve milleti yararına, kazanmaya çalışmış, büyük bir eğitimcidir.
Hacıbektaş’ın Anadolu’yu Türkleştirme vizyonu ne ise merhumun da kafa ve gönülleri Türkleştirme vizyonu aynıdır.
İnsani ve ahlaki vasıflarla donatılan insanının, eğitimde, ekonomide, sağlıkta, basında, siyasette, kısacası hayatın her alanında, sorunlar üreten değil, sorunlar çözen bireyler olması için, insanüstü uğraşlar verdi.
Büyük çözümler sundu.
Çok ezberler bozdu.
Alışılmış kalıpları yıktı.
Kamplaşmaları sonra erdirdi, Türk’ün yurduna ekilmiş ayrılık tohumlarını susuz bırakıp kuruttu. Ayrılık otlarını söküp attı. Ektiği beraberlik tohumlarını büyütüp, bağ ile bostana çevirdi.
Belki partisi iktidar olmadı ama tezleri, görüşleri, gönüllerde ve dünyada iktidar oldu.
Türk’ün gelecek bin yılını inşa etti.
Dünya Vatandaşlık Maaşı’nı O’ndan duydu. “Milli Para” veya “Milli Paralarla Ticaret” tezine O’nunla kavuştu. Medyanın görmezden gelmesi, Haydar Baş’ın görüş ve tezlerinin ne kadar milli olduğunun ispatı oldu.
Bugün herkes, “Haydar Baş’ın ülkemizde de iktidar olma zamanı gelmişti ki, Hakk’a yürüdü” itirafında bulunuyor. İşte burası çok önemli…
“Türkiye’yi zifiri karanlığa gömdünüz, buradan çıkarmanız asla mümkün değil” sözü, hala kulaklarımızda çınlıyor. Zifiri karanlıktan çıkmak için tam kapısı çalınmıştı ki, kader bu imkanı elimizden aldı. Veya yaradan lütfunu üzerimden çekti, adaleti ile tecelli etti ve hak ettiğimizi, bize verdi.
Ekmek karneyle alma dönemi yakın, haberiniz olsun!
O, iş insanıydı.
“30 yılda yazdım” dediği ekonomi modeli, iş hayatının içinden gelmesiyle, çok alakalıdır. Türk milletini zengin yapmayı, “fakirliği Türk yurdunda suç saymayı” kendine ilke edinmişti.
Dünyada kendine ait ekonomi modeli olan tek parti genel başkanıydı.
Türkiye için yazılan tez, dünyanın ekonomi tezi oldu. Ülkelerin özellikle pandemi döneminde can simidi gibi sarıldığı model oldu.
“Yapay zekanın iş hayatında devreye girmesi ve insanımsı robotların istihdamda insanla yer değiştirmesi, Vatandaşlık Maaşı’nın insanlığa bir çıkış yolu olduğu” belirtiliyor.
Gelecek nesiller, Haydar Baş’ı çok daha iyi anlayacaktır. O’nun Milli Devlet-Sosyal Devlet tezi, küreselcilerin insanlığın başına bela ettiği Dijital Devleti’n de sonunu getirecektir.
Göreceksiniz, küresel “Dijital Devlet”in, aşı pasaportlu kobayları olmaktan, eninde sonunda insanlığı Haydar Baş tezleri kurtaracaktır.
Türk milleti ve devleti Haydar Baş tezleriyle fabrika ayarlarına geri dönecek, “Hoş Geldin Atatürk” diyecektir. Alevi-Sünni ayırımı sona erecek, “Atatürk Vatandır” gemisinde, bir bilek bir yürek olacağız.
Merhum Baş’ın “Düşmanlarınızın korktuğu olun, Türk olun!” dediği üzere, Türk olacağız. Hem de Türk oğlu Türk olacağız. İçine sokulmak istendiğimiz “Osmanlı” çuvalını, yırtıp çıkacağız. Hepsi Türk olanlar, ne demek istediğimi anladılar.
“Muhtaç olduğumuz kudret asil kanda mevcut” olup, zifiri karanlık ardından, mutlaka güneşli günler, bizim olacaktır.
