‘Dijital Tanrı’ oyunu

 

Yaşamaya başladığımız çağı “Dijital Çağ” olarak adlandıranlar var. Bu adlandırma bence oldukça yerinde. 2020 yılı, Dijital Çağ’ın ilanı olarak tarih kitaplarında yer alacaktır.

Son bir kaç yıldır yoğun bir şekilde hayatımıza giren akıllı telefon, tablet, buna bağlı olarak sosyal ağların kullanımı, büyük değişikliklere yol açtı. Değer yargıları, alışkanlıklar, öncelikler ve hatta inançlar değişti.

Eğitimden, ticarete ve sağlığa kadar hemen her şey değişiyor. Uzaktan eğitim, e-ticaret, e-sağlık ve e-nabız derken bu “e”ler uzayıp gidecek. C-19 pandemi düzeni ile “Dijital Çağ’ın gereklerine, toplumlar/devletler mecbur edildiler.

Artık cadde üstü dükkanlara büyük kiralar ödemek gerekmeyecek, koca koca AVM’ler iş yapamayacak. Bunun yerine evin bir odasını depo yapıp, internet üzerinden satış yapmak, daha cazip oldu.

Yüksek kira ve reklam gelirleri, sosyal ağları ellerinde tutan güçlere akmaya başladı. Çarşıların veya mağaza ve lokantaların hiç bir önemi kalmadı. Aklınıza gelecek her alanda, yeni çağın yani dayatılan Dijital Çağ’ın gerekleri yerine getirilecek.

Gelişen teknoloji mi Dijital Çağ’ı doğurdu yoksa, Dijital Çağ’ın kurgulayıcıları mı teknolojiyi buna alet ettiler? Bence “düzen koyucular” bunu kurguladılar. Ve kendilerini tanrı görmekteler.

Bunlar da dijital tanrılar!

Bir anlamda, çağdaş firavunlardır bunlar.

Problem şu ki, karşılarında Musa yok!

Bu değişimleri kutsayan, dijital tanrılara secde eden, sanal e-buyruklara uyanlar, sahip oldukları bütün insani vasıfları terk edeceklerdir. Pandemi sürecinde “kapanma” adı altında insanların evlerinde hapseilmeleri, dijital tanrılara boyun büktürmek içindi.

Virüs bile bunlardan daha masum!

Açlık, insan terbiyesinde en etkili unsurdur. İnsanlar, sahip oldukları imkanların hiç bir işe yaramadığını, uyduruk pandemi sürecinde yaşayarak öğrendiler. En doğal insan hakkı olan seyehat hakkını dahi kaybettiler.

Evlerinde yiyecek bekler hale geldiler. Sahip oldukları milyonların veya hanların ve hamamların hiç bir işe yaramadığını yaşatarak gösterdiler. Görevli yerel ekiplerin dağıttığı bir dilim ekmeğe muhtaç hale geldiler.

Yuvalarında kendilerine uzatılan peynirleri bekleyen kobay farelerinin durumlarına düşürüldüler. İleriki çağlar, 2020’de insanlığın maruz kaldığı acınası bu durumu, mutlaka yazacaklardır.

“Sosyal mesafe-maske-hijyen” sanal tanrı komutuyla, ‘Dijital Tanrı’ önünde esas duruşa geçirildiler. Küpeleri takıldıktan sonra, af edersiniz aşıları olunduktan sonra,(kaç doz olacağına da tanrılar karar verirler, bence her yıl) salıverilecekler.

‘Dijital Tanrı’nın, inançalara da bir düzenlemesi var tabi ki, hedef inanç İslam’dır. ABD’nin yetiştirdiği teröristler İslam’ı terörle eşitlenmesini sağladılar. 90’larda bu İslam terör ile anılmaya başlandığında, bu dünyada kabul görmemişti.

IŞİD ve türevlerinin Suriye’deki katliamları, Müslüman’ın dahi İslam’a bakışın ı değiştirdi. Ülkemizde ise FETÖ ile yaşananlar, iktidar ve İslamcıların uğrattığı hayal kırıklıkları, insanları yüzlerce yıllık dinleri olan İslam’dan soğuttu.

Yani Dijital Tanrı’ya inanç boyutundan da alan oldukça açık. Dijital öğretinin dışında hiç bir görgü, ahlak, değer eğitimi almayan yeni kuşaklar, söz konusu tanrının en itaatkar “kulları” olacaklardır.

Dünyayı elindeki telefon veya tabletten tanıyan kuşak, ne partilerinizle, ne politikalarınzla, ne de değerlerinizle ilgilenecektir. İnançlar ve kutsallar onları hiç ilgilendirmeyecek. Bırak camiyi kabeye bile dönüp bakmayacaklar. Ellerindeki telefona verdikleri değeri, vatanlarına vermeyecekler.

Candan, kandan, sandığımız evlatlarımız dijital birer robota dönüştürülecek, her türlü değeri önlerindeki tabletler verecek onlara. İnsanımsı robotların her alanda kendini göstereceği dünyamızda, robotik evlatlara sahip olacağız, ne yazık ki.

Hatta robotlardan göreceğin katkıyı, senin canından ve kanından olan robotların göstermeyecek. Yapay zekaya yüklenen ahlak, kanlı canlı zekada bulunmayacak. Çünkü ona bu yüklenmedi…

Öyle ise çözüm ne?

Çözüm, teknolojiye teslim olmamak, teknolojiyi teslim almakta…Çözüm, akıl ürünü olan teknolojiyi, gönlün emrine vermek ve o gönlü mutlaka eğitmekte… Bir robota her şey aktarılabilir ama duygu asla… Onları duygusuz yetiştirmeyelim.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın dediği gibi “insan gönüldür”. Terbiye edilmiş gönül ve geliştirilmiş akılla, dünyayı, Dijital Tanrı tasallutundan kurtarabiliriz. Ve bunu ancak Türkler başarır.

Dijital soygundan, dijital robotik düzenden ve ‘Dijital Tanrı’ oyunundan insanlığı, Türklerden başkası kurtaramaz. Kahire sokaklarında binlerce yıl sonra, neden firavunları yürüttüler, iyi düşünün. Firavunlara altın geçiti yaptıran irade, Dijital Tanrı’lık taslıyor.

Emin olun, Baş Hoca merhumun tezlerinde, hepsinin çözüm formülleri mevcut. Bu çağın firavunlarına karşı Musa olma sorumluluğu, takipçilerinin omuzlarındadır.

 

 

‘Dijital Tanrı’ oyunu
Başa dön