Bugün ramazanın 27’ci gecesi, yani kadir gecesidir. “Kadir gecesi nedir sen bilir misin?” diye soruyor yüce Allah, sonra da cevap veriyor: “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlı bir gecedir” diye buyuruyor. Bitmedi!
“Kadir gecesinde melekler ve ruh, rabbinin emriyle her bir iş için veya her bir kişi için inerler de inerler”
Ne zamana kadar?
“Tan yeri ağarıncaya kadar”
Allah Allah, ne büyük bir lütuf ve ne büyük bir ihsan…
“Bin ay” bir insan ömrüdür. O bir geceyi ihya etmek, “bin ay”a bedel. Kadir geceniz mübarek olsun, hakkıyla değerlendirmek, nasip olsun hepimize.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, din ve dine ait olan her şeyden, soğuma ve uzaklaşma hali yaşanıyor. Büyük bir inkâr hali yaşanıyor. Türk milleti ile dini İslam arasında artık uçurumlar oluştu. Tabi ki bu bir projeydi.
Eskiden misyonerlerin dinden soğutma faaliyetini, ne yazık ki artık “Müslümanlar” icra ediyorlar. Diyanet Reisi Ali Erbaş, bunun farkına varmış olmalı ki “İnsanlar bizim yüzümüzden İslam’dan soğurlarsa eğer, bunun vebalinden kurtulamayız” itirafında bulunuyor.
Günaydın Ali Erbaş!
AKP yüzünden bu ülke camiden, kandilden, din ve dine ait her şeyden insanlar nefret eder hale geldiler. Çünkü Allah’ın dini İslam’ı, iktidarın dini yaptılar. Yürüdükleri siyasi yola, dini halı yapıp serdiler.
Yetmedi!
FETÖ faaliyeti olan Dinler Arası Diyalog’u omuzladılar. Tek hak din İslam’ı, batıl ile eşitlediler. “Allah katında din İslam’dır” ayetine meydan okudular. “Yolsuzluk hırsızlık değil” fetvası verdiler. Üç maaş beş maaş aldılar. Sadece ekonomiyi değil, ahlakı da bozdular.
“Din” diye yola çıktıkları için, bunlar dine mal edildi. İnsanlar, oruç-namaz düşmanı oldular, kandil düşmanı oldular, bunlar yüzünden.
Bunlar gelmeden ülkenin namaz kılan sayısı nedir, bunlar geldikten sonra ne?
Bunlar gelmeden bu ülkede oruç tutan sayısı nedir, şimdi ne?
Bunlar gelmeden bu ülkede zekât veren, fakirlere yardım eden sayısı nedir, şimdi ne?
Hepimiz görüyoruz. İbadeti küçümseyen, gereksiz gören, milyonlar var artık bu ülkede. Haram kavramı kalktı adeta. Yolsuzluğun haram olduğu anlayışı tarih oldu. Haram, besmele ile işleniyor bunlar döneminde.
Yolsuzluğa kızıp oruç düşmanlığı yapmak, cami düşmanlığı, kandil düşmanlığı yapmak bunların sebep olduğu bir sonuçtur.
Maksadım bu mübarek günde, bunların günahlarını sayıp içinizi karatmak değil. Bizlere, çok büyük görevler düşüyor. Liderimiz, eğitimcimiz, Prof. Dr. Haydar Baş’ın öğrettiklerini yaşayıp etrafımızda yaşatmak zorundayız.
O’nun sağ omzunda din, sol omzunda devlet ve millet vardı. Dini bütünlük ve milli bütünlük ana davasıydı. İbadet insanıydı. Takva hali, en belirgin vasfıydı. Gönül ehliydi. O’nun gibi olmak zorundayız. Olamayız ama hiç olmazsa, amacımız bu olmalı.
Ruhları aç insanları, hiçbir şeyle doyuramayız. Ülkeyi yer, yine doymazlar. Şekil A’da görüldüğü gibi… Ancak Allah’ı anmakla kalpler tatmin olur. Allah’ı dilinde düşürmeyen ama kalbini madde ile dolduranlar, en zararlı insanlardır.
Siyasi ihtirasları yüzünden, gönül yıkanlar, insan harcayanlar hatta din harcayanlar, en şerli varlıklardır. Üstadımız, siyasette de örnek insandı. “Son nefes için siyaset” kavramı O’na ait. İbadet hayatı ne kadar güzeldiyse, siyaset hayatı da öyleydi.
Çözüm insanıydı. Yol göstericiydi. Muhatabını eğitir, öğretir ama rencide etmezdi. Bu kadar güzel bir insanı tanıyıp, yanlış yapma lüksümüz yoktur. Ölüm var oldukça, din duyguları ve din de var olacaktır. Fakat o din, İslam olmak zorunda. Çünkü Allah’ın başka dini yoktur. Dinler yoktur, din var. Allah bir, dini neden çok olsun!
İnsan bir, dini neden farklı olsun!
İslam fıtrat dinidir. İnsana ait yazılımdır, İslam.
Nasıl ülkemiz tehdit altındaysa dinimiz de tehdit altında. Yalnız bu tehdit ne yazık ki Müslümanlardan kaynaklanıyor. Müslümanlar, kendi dinlerine zarar verdiler. Yaşamadıklarını konuştukları için. Siyasetlerine malzeme ettikleri için ve emperyalistlerin “üç din” projesine, hizmet ettikleri için.
İşte Haydar Hoca, bunlarla mücadele etti. Küresel din projesine savaş açtı. Eğer yetiştirdikleri, değişir, dönüşürse ve sadece günlük siyasete indirgerlerse, kaybedenlerden oluruz.
Haydar Baş’a yakın olanlar ibadet ehlidirler. “İmanın ispatı ibadettir” derdi üstadımız. Bin aydan daha hayırlı olan bu geceyi namazla, tövbe ile zikir ve tespihle, Kur’an okuyarak geçirenlere selam olsun. Bütün gönül dostlarımızın kandillerini tebrik ederim.
Bu ülkeyi bize bırakan Atatürk’ümüzün ve de üstadımızın kabirleri pür nur olsun. Ruhaniyetleri bizimle olsun. Ehl-i Beyt’in nefesi bizi sarsın, efendimizin şefaati nasip olsun.
