Hayat, insan hikâyeleriyle dolu… Allah’ın kitabında, önceki peygamberlerin hayatlarından kesitler var.
Neden?
İnananlar ibret alsınlar diye. Yüce kitabımızda sapkın kavimlerin akıbetlerinden söz edilir, helak olmuş toplumlardan bahsedilir. Zalim yöneticilerden ve ezdikleri halklardan…
Sapkınlardan, yolunu şaşırmışlardan olmayalım, “nimet verdiklerinin yolunda” olalım diye bilhassa, inananlar uyarılır. Peygamberler uyarırlar, veliler ve onların yolundan gidenler uyarırlar.
“Ey insanlar!” diye bütün insanlara hitap eden ayetler olduğu gibi “Ey inananlar!” ve “Ey Müminler!” diye hatta “Ey Münafıklar!”, “Ey kâfirler!” şeklinde sarsıcı hitapları söz konusudur.
Müslüman, Mümin, münafık ve kâfir olmak, tamamen insanın elinde… İlmiyle amil salih kişiler elinde olmayan oluşumlar, insanımızla İslam arasında derin uçurumlar oluşturdu. Dinin huzur ve güven siyaseti işlerine gelmediği için, siyasetlerinin dininde ülkeyi boğdular.
Dini bütünlük bozulduğu an, milli bütünlük bozulmuştur. Bunun tersi de doğrudur. Milli bütünlük bozulunca, dini bütünlük de bozulur. Bu Baş tespiti, Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifadesiyle telaffuz edelim: “Dini bütünlüğümüzün teminatı milli bütünlük, milli bütünlüğümüzün teminatı dini bütünlüktür”
Haydar Hoca, 50 yıl emek verdi milli bütünlük mayası oluşturmak için. Son nefesine kadar bu yolda oldu ve bu yolda öldü. Birlik beraberlik yoluna hayatını vermiş insandan, ayrılık öğrenmedik biz!
Birlik öğrendik, sabır öğrendik, hataları görmemeyi öğrendik, herkesi bağrımıza basmayı öğrendik. O’nun yürüdüğü vadide yürüyenler, ayrılıktan beslenmez, birlikten haz duyarlar. “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız” peygamber uyarısı, “kardeşini sevmedikçe ıslah olamazsın, feyz bulamazsın” Baş terbiye kriterine dönüşmüştü.
Islah ve feyizden başka amacı olan, “son nefes için siyaset yapma” ölçüsünden kopan, dünyevi ihtirasa duçar olan, yaban ellerde gezen veya elin kurduğu masalarda medet uman, sayın taraflara “”ETME!” demek istiyorum.
Mevlana özü ve sözüyle sesleniyor hatta yalvarıyorum:
“Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yad eller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.”
Bırakmak, meyletmek, hasta gönüllüye kastetmek, yad ellerde gezmek, bizi bizden çalmak, çalınmış başkalarına nazar etmek, şimdilik gaflet olsa da, ileride ihanete dönüşür.
ETME! Ne olur!
“Ey ay, felek harap olmuş, altüst olmuş senin için…
Bizi öyle harap, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.”
İçimizi harap etmeyin, gönülleri itmeyin, varlık sahasını terk etmeyin ne olur!
Ay kapkara olur, ayrılıktan kederden, gözler yaş dolar sonra, ETME!
“Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.”
Aşka hayret etmeyin, âşıklarla başa çıkamazsınız, aşkı yenemezsiniz, aşk ile örülmüş duvarı yıkamazsınız, sadece altında kalırsınız!
Zehri şekerle bir etmek, batılı hakka tercih etmek, büyük gaflettir.
Allah’ın kitabındaki “Ey müminler!” hitabının sınırları içinde kalıp, kaybedenlerden olmayalım. Dini bütün, milli bütün, cemiyeti bütün, olalım. Ayrılıklardan ney gibi inleyen zatı hatırlayıp, “O olsa, ne yapmamı beklerdi!” diye düşün, görürsün doğruyu!
Bir taraf, bencilce hareket alanını daraltıp sıkarken, hatta boğarken, bumerang gibi sonuçları kendine dönerken, diğer taraf atını yad ellere sürüyor. Yâd ellere giden kadar, gitmesine sebep olan da suçludur. Akıl ve izana kavuşmak ümidiyle, Haydar’la olun, Haydar kalın…
