Affet beni anam!

Annemin rahatsızlığı dolayısıyla, yazı yazmaya biraz ara verdim, elimden olmayan sebeplerle. Geçmiş olsun dileklerini ileten, dualarını eksik etmeyen herkese teşekkür ederim. Allah cümle hastalara şifa versin, benim hastama da versin inşallah.

Ne yazayım bilmiyorum!

Kalemimi kalbime bağlayayım en iyisi, ne çıkarsa!

Siz, siz olun kıymetli dostlar, anne ve babalarınıza, gereken değeri verin.

Allah, “onlara karşı öf bile demeyin” buyuruyor. Belki “öf” demiyoruz ama onlara karşı yükümlülüklerimizi de, tam olarak yerine getirmiyoruz. Gafletimizi şartlara şurtlara bağlayıp, vicdan rahatlatıyoruz sonra. Önce Allah, sonra da onlar bizleri affetsinler.

On ay kadar önce pıhtı sonucunda, annem konuşmasını kaybetti. Bizleri duyuyor, dinliyor gülümsüyor ama konuşamıyordu. Fakat içimde bir ses, “annenin dili açılacak” diyordu. Ve umut ettiğimiz, inandığımız gibi Allah, anamın dilini açtı, bir ay sonra. Dünyalar bizim olmuştu.

Elinden alınmadan değerini bilmediğimiz şeyler, elinden alınıp iade edilince dünyalar sizin oluyordu. Sevinç gözyaşlarına boğuluyorsunuz.

Sanki anamıza yeniden kavuşmuştuk. Ancak zannettik ki, aynı şey bir daha olmaz. Pıhtı, sabah namazında secdede atmıştı, bu sefer yine sabah namazı için abdest alırken, beyin kanaması geçirdi.

Şimdi ne dili, bir kez gözünü açsın, yeter diyoruz. Etrafına baksın, bizleri tekrar görsün, daha bir şey istemeyiz. Ne gözler açılıyor, ne kulaklar duyuyor artık. O’nun sevgi dolu bakışlarına, şimdiden hasret kaldık.

Hayatta iken annelerinize, babalarınıza koşun. Yarın, çok geç olabilir. Benim için çok geç oldu. Bir gün önce gitseydim, görecektim. Bana on gün öncesinden, “ben ölünce mi geleceksin?” demişti.

Dediği an koşup niye gitmedim ki, söyleyemezdim Türkiye dışında olduğumu. “Anne İstanbul’da değilim!” diyemedim. Öyle bilsin, istedim. Neyse ki, o hazırlık içindeymiş. “Oğlumu göremem, geldiğinde bu kurban etini ona ayırdım, verirsiniz” demiş.

Anne ben sana kurban, ne olur uyan!

Sen de gidersen, hocamdan sonra bu dünya daha da çekilmez hale gelir benim için. Bir vedalaşalım hiç olmazsa. Gel dediğinde gelemeyen bu oğlun, 25 gündür  senin gözlerini açmanı bekliyor.

Yok, mu hazinende, yok mu kereminde, lütfetsen de son bir kez görüşsem anamla, ya Rabbel Âlemin!

Kardeşlerimle gittiği son piknikte, benim için dağ çayı toplatmış. “Bunlar oğlumun” diyerek, bağrına basmış. “Yusuf geldiğinde verin, ben onu bir daha göremem!” demiş. Ben de, anam gelip kendi elleriyle versin diye bekliyorum.

Aç gözlerini de, tut ellerimi anam!

Sensiz, tadı olmaz dağ çayının!

İçinde sen kokan o çayları her gördüğümde, içim yanar artık!

Otları, dağları, taşları, kısacası doğayı çok severdi anam. Belki de Yörük  olmasındandır. Yaylada geceleri birlikte yıldızları bakardık. Ay’a bakmayı çok severdi anam. Hocamın resmini ilk gördüğünde,  “yüzü Ay gibi aydınlık” demişti. Ay’a her baktığımda anamın sözünü hatırlarım.

Beni her gördüğünde, günlük duamızı doğru okuyor muyum diye anlatır, teyit ederdi: “Oğlum bir tespih; Estağfirullah-Elhamdulillah, bir tespih; Allahmme salli ala muhammedin ve ala ali Muhammet, bir tespih; Lailahe İllellah, bir tespih; Allah, bir tespih de gullhuvallah okuyorum.

Sonunda ve başında da peygamberimize, ehlibeytine ve bu duayı öğreten Haydar Baş hocamıza hediye etmek üzere, bir elhem üç gulhuvallah okuyorum, doğru mu?” diye sorardı.

Ben de anasına öğretmenlik yapan bir hadsiz olarak “evet doğru” diye cevaplardım. Şimdi aldığın her nefes bu okudukların içinden geçsin anam! Yolunu gözlediğin bu evladın da, şimdi senin yolunu gözlüyor. Yol gözlemek çok zormuş anam, bunu şimdi daha iyi anladım.

Affet beni anam!

Eğer gözlerini açmaz da, gidecek olursan anam Hoca’ma de ki, oğlumu affet, o benim de kıymetimi bilmedi!

Başınızı kendi sızımla ağrıttım belki de.. Ana babalarınız hayatta ise uzun ömürler, değilseler rahmet diliyorum hepsine.

Anam, mü’min bir insandı gerçekten. Oruçlarını, namazlarını hiç aksatmadı. Hayatı boyunca önce babamın getirdiklerini, sonra da evlatlarının getirdiklerini giydi.  Ömrü boyunca bir kez, çarşıya çıkmadı. 10 evlat büyütmekten, kendine bakmayı unuttu. 6 aylık iken babasını kaybetmiş, amcası büyütmüştü. Hayatta çocuklarından başka kimsesi yoktu. Ne baba, ne kardeş…

Peygamberimizin de babasız büyüdüğü mevzusu olunca, çok duygulanırdı.

Allah, efendimizin şefaatini tüm geçmişlerimize nasip eylesin. Hayatta olup anam gibi hasta olanlara da, efendimizin iyileştirici etkisini, himmetini, lütfetsin. Masume annemiz doktoru olsun inşallah…

Affet beni anam!
Başa dön