Kıymetli okurlarım, birkaç gündür muhabbet edemedik. Tabi konular da birikti haliyle. Çok gündemi kaçırdık ama geçte olsa değinelim:
Ukrayna’ya Rusya biraz yüklendi. Alacağını almıştı aslında, Sovyet döneminde kaybettiği ve sonra aklının kaldığı bölgeleri geri aldı. İran’dan aldığı kamikaze dronları ile Ukrayna’yı felce uğratıcı saldırılar düzenledi. Alacağımı aldım, beni zorlamayın mesajı verdi.
Batı, Ukrayna’yı kurban verdi. NATO, Ukrayna için Rusya ile savaşmayacağını bile ifade etti.
Nükleer gücün verdiği rahatlıktan ötürü, dron veya SİHA gibi yeni çağ silahların eksikliğini yaşayan Rusya, bu açığını kapatana kadar, başka ülkelerden temin edecek. İran’dan alması, Rusya ile ilişkilerini daha da geliştirir. Bu da, Ermenistan-Azerbaycan gerginliğinde, Ermenistan lehine ağırlığını artırır. Rusya da bundan memnun olur.
Türkiye ile arasının bozulmasını istemeyen Rusya, istediğini İran eliyle yapabilir ki bu hem İran’ın Türkiye ile hem de Azerbaycan’la kötü olmasını sağlar. Rusya da bu durumda hoşnut olur. Ne yazık ki bu konuda, İran yanlış yapıyor. Türkiye ile Türk dünyası arasında, nefes borusu niteliğinde olacak Zengezur geçidine, darbe vurmak istiyor. Bu, Rusya’nın da isteği…
İran’ın, Azerbaycan ile sınır olan Araz nehrindeki tatbikat gösterisi ve bunu İsrail’e karşı yapıyormuş algısı vermesi, içinde barındırdığı milyonlarca Türk’ü uyutmak için. Sanki nehrin karşı tarafı İsrail’miş gibi davranıyor. Sahte İsrail/ABD karşıtlığıyla, içerde bütünlüğü sağlama amacında.
Tabi ki İran komşumuz ve bütünlüğünden yanayız. Ancak İran, isminden sonra koyduğu “İslam” ibaresini kaldırması gerekir, bu İslam’a hakarettir. Onca İslam eseri işgal altında iken, bunları kurtaran Azerbaycan’a değil de, işgalci Ermenistan’a destek veriyor. “Ermenistan’ın güvenliğinden İran sorumludur” diyebiliyor. “İsrail’in güvenliğinden ABD sorumludur” diyen ABD yönetiminden, İran yönetiminin fakı ne?!
ABD, İran ile gurur duymalı!
İran, gerçek yüzünü gösteriyor. Konuştukça sinirlerim bozuluyor, burada keselim İran konusunu. Ali’nin Zülfikarı doğrultsun yamuk olanı!
Bir gündeme daha değinelim:
CHP’de vekil olarak seçilen, sonra bağımsız olan Mehmet Ali Çelebi, AKP’ye geçti. Bu genç teğmen, Ergenekon kumpası mağduru aynı zamanda… Çevresi başta olmak üzere hemen her kesimden insan, bu duruma tepki gösterdi.
“Davasını sattı”, “ihanet etti” şeklinde sözler hemen her çevreden geldi. Genç, yürekli bir Atatürkçü olan Çelebi, asla bu sözleri hak etmedi. Çelebi’yi dinledim, AKP’ye neden geçtiğini, çok net anlattı. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Çelebi’den isteğini de dinledim. Eşinin yanında bu konuşma adamı utandırdı, yerin dibine soktu adeta. Saygısından ödün vermeden, durumu geçiştirmeye çalıştı. Böyle bir istek, ancak o nefis konuşmayı sıfırlamak için yapılır.
Ancak şunu ifade edeyim ki;
Çelebi AKP’ye değil, AKP Çelebi’ye katıldı.
Anlayan anlar!
AKP iktidardan düşene kadar, Atatürkçü bile olur!
Aslında ortada AKP diye bir şey de kalmadı. İki Masa var ortada. Bu Masa’larda oturanlar ve bu Masa’ların etrafında bekletilenler… Artık katılımlar Masa’lara oluyor. Bu arada, 6’lı Masa’nın ayakları sakat! Masa’nın durduğu zemin oynak! Bunlara kalsa Ukrayna yanında, Rusya’ya karşı savaştaydık!
Erdoğan devletleşirken partisi eriyor!
Seçimli veya seçimsiz fark etmiyor, Erdoğan yeni dönemde de başta olacak. Kılıçdaroğlu, tekrar kazanması için elinden geleni yapıyor. Attığı pasları Erdoğan gole çeviriyor sürekli.
Gördüğümü söyleyeyim son olarak;
6’lı Masa aday çıkaramadan dağılacak ve ayrıca seçim olmayacak tahminimce. Bunlar olacak ki, Erdoğan iktidarda kalsın. O Masa’da türbana giren Kılıçdaroğlu varken, “AKP benim evimde kuruldu” diyen Akşener varken ve AKP’nin eski iki bakanı varken ki biri başbakanlık bile yaptı, Erdoğan niye tekrar kazanmasın ki?
