Padişahlıkla yönetilmeye alışmış bir toplum, Atatürk’ü padişah sanıp, Atatürk’ten sonra oğlunu başa getirirdi, alimallah. “Ha Atatürk, ha oğlu!” der miydi, derdi!
Hatta ‘oğlu Atatürk’ü geçti!’ diyen uçuklar bile çıkardı ileride.
Atatürk ile beraber olmuş dava insanları dahi Atatürk’e duydukları derin sevgi ve saygıdan, “Atatürk yok ama oğlu var” duygusallığına kapılabilirlerdi. Atatürk’ün yerine oğlunu koyarak, ne büyük saygısızlık yaptıklarının, farkında bile olmazlardı.
İyi ki de olmamış diyelim!
Atatürk’ün düşüncesi bir kenara itilip, devrimleri kulak ardı edilip, oğlu ile avunulurdu. Atatürk’ten sonra oğlunu, Atatürk ile yarıştıranlar olurdu. Etrafını saran yalaka zümresinin “sen babanı bile geçtin!” bağlamasıyla, evlatta bile denge kalmazdı.
Öz babasıyla yarışır, babasını geçmeye çalışırdı. Babasına ait kavramların ya içini boşaltır veya değiştirirdi. “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünü ağzına almazdı, belki de. “O benden önceki genel başkana ait, bir sözdür” deyiverirdi. Koskoca kurtarıcıyı, ‘CHP Genel Başkanı’ sıfatına sıkıştırırdı.
Kendini büyütme uğruna, babasını, yani Atatürk’ü küçültürdü! KENDİNİ SIFIRLA ÇARPTIĞINI FARK ETMEDEN!
Sanki kurtuluş savaşı vermemiş, cepheden cepheye koşmamış, sayısız kez ölümle burun buruna gelmemiş, suikastlar atlatmamış, aç kalmamış, susuz kalmamış, partiden eve, evden partiye gidip gelmiş!
Haşa!
Allah’tan ki, evliliklerinde oğlan sahibi olmamış!
Yoksa milletteki GEÇMİŞTEN gelen babadan oğula sevdası, evladın da başını yerdi, ülkenin de!
Vahdettin’den kurtulmuşken, yeni padişahımız gelivermişti başa!
Nursi gibi bir yavşak, sırf yalakalık olsun diye “halife ol!” demişti Atatürk’e. Oysa ne kadar kin beslediği, herkesin malumu. Atatürk, bu nursuzun sözüne zerre itibar etmemiş, cevap vermeye gerek görmemişti. Her devrin adamı olmayı “eski Sait-yeni Sait” kılıfıyla yutturan bu ayarsız gibileri, oğlunu “evliya” yaparlardı sonraları.
Ya birkaç tane oğlu olsaydı Atatürk’ün, ne olacaktı!
Evlatların etrafını, ihtiras sahibi kişilikler sarıp, bir birine düşman ederlerdi . Vicdan ve merhametleri olmadığı için, içlerinden “siz kardeşsiniz!” hatırlatması yapan çıkmazdı bile. Nemelazımcılar, öküz gibi kafa sallarlardı sadece!
Kardeş katline cevaz veren kafaların benzerleri, şimdi kardeş kavgasına gaz verirlerdi!
Demezler ki, “yahu bunlar kardeş ve hepsi de Atatürk’ün çocukları, birinin diğerinden üstünlüğü niye olsun!”
Çünkü insafları kurumuş olurdu!
“Birini göğe çıkarırken, diğerlerini rencide etmenin, yerin dibine sokmanın, şeytanlaştırmanın âlemi ne!”, demezlerdi!
“Biri evliya değilken, diğeri de şeytan değil” demek, çok mu zor olurdu!
Öyle ki, bu kavgadan Atatürk’ün kabri bile nasibini alır, ziyaretler kesilirdi. Sahte Atatürk, gerçeğinin yerini alır, dere ummana tercih edilmiş olurdu.
Bekle ki, feyz alasın, ilim alasın!
Sen ancak hava alırsın!
Fikre zarar, düşünceye zarar, insana zarar, ülkeye zarar…
Bağımsızlığın karakter olduğu anlayıştan, karaktersizliğin bağımlılık yaptığı anlayışa evrilirdi olay… Verilen emekler, harcanan yıllar, çekilen çileler, bir hırsa feda edilirdi.
Bağımsızlık hayal, dalkavukluk geçerli akçe olurdu!
Ne kadar şükretsek az!
Atatürk’ün iyi ki bir oğlu olmamış!
Ete kemiğe odaklanan, etçi, kemikçi toplum, hayalindekinin olmadığını bildiği halde, parlak, ölümsüz, fikir ve tezler yerine, evlat kutsardı. Buna da, vatan aşkı kılıfı uydururlardı. Atatürk bir vasiyetle, ‘oğlumu dinleyin!’ demediği halde!
Harbiye’den çıkar çıkmaz savaşlarda gözünü açan o büyük insanın, çocuk sahibi olacak kadar vakti olmadığından, evlat sevgisini, edindiği evlatlarla gidermiş ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünü söyleyen herkesi, kendi evladı olarak görmüş.
Demek ki sadece kandan evlat olunmuyor, ideal ve düşünce evlatlığı da, söz konusu olabiliyor. Ne mutlu Atatürk gibi bir insanın, ideal ve düşünce evladı olanlara…
Son bir şey daha diyelim;
CHP hayırsız evlat rolünü iyi oynamış, Atatürk’ün düşüncesinden kopmuş, Atatürk’ü heykele dönüştürmüş, fikirlerini ve duruşunu yok ederek, manayı öldürmüştür. Sonrasında da Atatürkçü düşünce, CHP’nin malı olmaktan çıkmıştır. Atatürk gelse, CHP kapısından içeri giremez sözümü tekrar etmiş olayım…
