Bazı dostlarım arıyorlar, “neden yazmıyorsun?” diye. “Okuduğumuz bir Milli Basın’dı, ondan da olmayalım” dediler. Haklılar, ara verdim biraz. Bir de, yazdıklarım hep çıktı zaten. Seçim süreci ile ilgili tahminlerim satır satır yaşandı. Daha yaşanacaklar var!
Siyasi tabloya dönük olarak, bir yorum yapmak artık içimden gelmiyor.
Çünkü her şey tiyatro!
En başta, seçim tiyatro!
Aday olmaması gerekenler, aday oluyorlar, “aday olmamak elimde değil!” diyorlar. “Bu isteklerini de yerine getirdim ama devlet benden daha bir şey istemesin!” şeklinde konuşuyorlar.
Beni okuması gerekenler, okuyorlar. Yazdıklarım bir bakıyorum ya ekranda konuşuluyor, ya bir köşede dillendiriliyor veya bir video ’da tekrar ediliyor. “AKP erirken, Erdoğan devletleşti!” diye aylar öncesinden yazdım.
Konuyla ilgili çok detaya girmeden, şunu söylemek gerektiğini düşünüyorum: Türkiye, gerçekten de eski Türkiye değil!
Vatandaş verdiği oylarla rejimi oyladığını ve aslında 2010 referandumu ile üniter devlet gemisinde önemli bir delik açtığını bilmiyor.
O referandumda, Prof. Dr. Haydar Baş “HAYIR” tarafının başını çeken en önemli aktördü. “HAYIR’da yarışınız!” sloganı ile yapılan salon toplantıların bir kaçında konuşmacıydım. Vatan aşkı ile karşı durduk, “HAYIR” saflarında. O zamanlar FETÖcüler “ölüler bile EVET demeli!” nakaratını tekrar ediyorlardı.
Baş Hoca, durumun ciddiyetini, “ Eğer ‘EVET’ geçerse, ilk 4 madde korumasız kalır. Türkiye parçalanır” sözleriyle özetlemişti.
BOP’ un “22 İslam ülkesinin rejimleri ve haritaları değişecektir” şeklinde, özetlendiğini düşünürsek eğer, referandumda oyumuzun BOP’a gittiğini görmüş oluruz.
Sonra sıralı gelişmeler oldu. AKP, 7 Haziran 2015’te tek başına iktidar olamadı. Bahçeli, devreye girdi yeni seçim istedi. Üç ay sonra yeni seçimle, AKP tek başına tekrar geldi. O üç ay içinde Türkiye’de çok büyük patlamalar oldu. Davutoğlu “patlamalar oylarımızı artırdı!” demişti. Doğru, insanlar ölmüş ama oylar da artmış, AKP tekrar seçim kazanmıştı!
Sonra, “NATO-FETÖ darbe teşebbüsü” oldu ve 15 Temmuz süreci başladı. İlginçtir, bu süreç de Erdoğan’a yaradı. AKP-MHP yakınlaşması başladı. “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi” Bahçeli teklifi ile geldi. Tekrar referandum, seçim derken, Sayın Erdoğan MHP’nin de adayı oldu ve günümüzdeki tablo çıktı ortaya.
Türkiye’de sistem değişti. Sistem ile ifade ediyoruz ama değişen, aslında rejim. Türkiye’de seçime ve seçimlerin ne zaman yapılacağına 25 yıldır Bahçeli karar veriyor. Aslında, yazılı olmayan iki maddelik yasa var yürürlükte.
Madde bir: “Seçimlerin ne zaman olacağını Sayın Bahçeli belirler!” . Madde iki: “Erdoğan ölene kadar CB olarak görev yapar!”
Meclis bu iki maddeyi kanunlaştırsa, herkes rahatlar!
Bu son seçim sürecine bile bakıp da, olayda “mühendislik” görmeyenler, anlattıklarımıza “komplo teorisi” diyebilirler. Onlara göre dünyada demokrasi var, bizde de var. Yok, efendim ne dünyada demokrasi var, ne de bizde.
Avrupa’da hala krallıklar var. Krallıkla yönetilen Müslüman ülke ve konsept dışına çıkıyorsa başındakiler “diktatör”, yok eğer Hıristiyan ülkeler ise başındakiler “majesteleri” olarak anılırlar. ABD, zaten bir seçim sonucunu ancak bir ayda açıklayan, dünyanın en antidemokratik ülkesidir.
“ Vatan mı, demokrasi mi?” sorusuna, elbette vatan derim. Vatan giderse, demokrasi de işe yaramaz, eyvallah bunda mutabıkız!
Yalnız çok “akıllı” zevata soruyorum:
BOP’un hedeflediği “rejim değişikliği” oylarımızla, referandumlarla gerçekleşti. BOP’un hedeflediği “harita değişliği” de, sığınmacılarla gerçekleşirse, ne yapacağız?
Türkiye’nin sınırları mayınlardan temizlendikçe, neden içi çok kirleniyor?
Diyelim Sayın Erdoğan ve Bahçeli beyefendiler evliya gibi adamlar, bilerek yanlış yapmazlar, yeni sistemin bekası için, üzerlerine “sistem” bina edildi. Ya sonra ne olacak?
Bu ekonomi ile neyi çözeceksiniz?
Sovyetleri dağıtan, ekonomik çöküntüydü. Almanya, kaybettiği topraklarını Sovyet Rusya’sından parayla geri aldı. İstediğiniz kadar milliyetçi takılın, en yüksek tepelere bayraklar asın, paranızın değeri yerlerde sürünüyorsa, o bayrakların dalgalanması bir şey ifade etmez. Parasını ödeyen, bayrak diktiğin yeri senden alır, bayrağını da indirir.
Rusya, savaşın içinde, dünya ambargo uyguladı, parası değerinden bir şey kaybetmedi. Rusya’yı yıkılmaz yapan ekonomi modeli, ülkemizden çıktı. O insan, “ülkem için yazdım, Rusya uyguladı” diye diye, gözü yaşlı, kalbi kırgın gitti bu dünyadan. Üstelik de, “Türkiye’yi zifiri karanlığa gömdünüz, buradan asla çıkartamazsınız!” diye, “hodri meydan” çekerek gitti.
Demem o ki, üzerine sistem bina ettiğiniz ikili ile beraber, enkaz altında kalacaksınız!
Sığınmacılar üzerinde kumar oynayan akıl sahiplerinin, attıkları adımların BOP’a hizmetle sonuçlandığını görmeleri durumlarında ne yapacaklarını merak ediyorum. İnşallah olmaz.
Devlet kumar oynamaz!
Bahçeli’den bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın!
Yalnız Bahçeli’nin, “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, inşallah Türkiye değişmez” sözü unutulmasın.
