Komşum Zeki bey, vefat etti.
İyi bir komşuydu.
Hak rahmet eylesin.
Birgün bana dedi ki; “Haydar Hoca’yı neden gizlediklerini biliyorum: Gerçek Müslüman ve Türk…”
Tespit süper.
Neyse cenazesinde bulundum.
Namazını kıldık ve gömdük.
Gariban, mezarda da gariban!..
Benden size tavsiye: “Sakın İstanbul’da ölmeyin!”
Öldünüz, buraya gömülmeyin!
Memleketinize, gömsünler sizi.
Doğduğunuz topraklar, sizi sarsın.
Kıyamete kadar, bırakmasın…
Neyse, geçmişlerinize rahmetler olsun.
Akşam oldu, “8’de Kur’an konunacak” dendi.
Gittim.
İki genç delikanlı gelmiş, okuyordu. Güzel okudular, Allah var. Henüz bıyıkları çıkmış ve hiç bıçak görmemiş, anca 20’li yaşlarda bu gençlerin, “Süleymancı” olduklarını, dua ederken birleştirdikleri avuçlarından anladım.
Kısa süren Kur’an okuma, yerini ilahiye bıraktı. Oldukça, ruhsuz bir şekilde okunan ilahiler dile gelse, davacı olur bu iki çocuktan.
Neyse, bu da Allah vergisi diyelim!
Çocukların “ruhsuz” oluşları, Allah vergisi değil, “kul yapısı” ama buna da neyse!
Ne yapsın çocuklar(!), gönülleri, “gönül” görmemiş ve çorak kalmış. Suya hasret çöl gibi feyze hasret…
Odada yaş ortalaması, en az 50, bu iki tüysüz çocuk, “ulema” edasıyla ahkam kesmeye başladılar. Ölüye okuma işi bitti, sıra dirileri öldürmeye gelmiş olmalı!
“Proğramlandıkları” şekilde, başladılar konuşmaya…
Hani, ölü evidir, “Kur’an okuyup dua edelim” ile kalsalar, ne güzel.
Başladılar saçlamalamaya;
“Hazreti Allah” diye başlayan cümleler, “Hz. Fatih” ile devam etti.
Allah da “hazret”, Fatih de haşa!
Bir kere telafuz edilse, dersiniz “dil sürçmesi” zaten bu çocuklarda “dil sürçmesi” de olmaz. Çünkü “dil sürçmesi” düşünen ve akledenlerde, olur. “Düşünme ve akletme” melekesi elinden alınmış, yiyen içen “robotların” dilleri niye sürçsün.
Akıl var, mantık var.
Allah nere, Fatih nere!
Üstelik, ne alaka…
Cenaze evinde Kur’an okunur. Fatih haşa “Peygamber” değil, “Sahabe” de değil.
Peki ne alaka?
“Hazreti Allah, şöyle buyurdu, Hazreti Fatih şöyle yaptı!”
Çüş yani!
Cenaze sahibi olsam, zevkle kovacağım veya “çocuklar saçmalamayın, okuyun Allah’ın kitanını da gidin!” diyeceğim. İlk fırsatta kalkıp eve geldiğimde, evde, “niye yüzün pancar gibi kızarmış” dediler.
Kıymetli dostlar!
“Süleymancılar” güzel Kur’an öğretiyor ve okutuyorlar. Bunu biliyorum ve saygı duyuyorum. Bunlardan ricam, başka bir şey yapmasınlar. Kur’an’dan sonra övülmeye layık bir insan mı arıyorlar, Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt’i dir.
Peygamberi ve Ehl-i Beyti anlatmayacaklarsa, lütfen bizlere “padişah” anlatmasınlar. Kuran’da bir padişah var, o da Allah. Sadece Allah’ın kulu oluruz. “Kul” olacak başka, hiç bir padişah kabul etmeyiz.
İnsanları “kulları” gören, kendilerini “yeryüzünün halifesi” sanan Osmanlı Ailesi, Kur’an’ın bir çok hükümlerini çiğnediler:
Bir çocuğun ileride devleti mi yıkacağını, devleti mi kurtaracağını ancak Allah bilir.
Bebek öldürenlere Kur'an “katil” diyor. Bebek öldürmeyi “kanun” haline getirenlere, bari “hazret” demeyin. Çünkü “hazreti katil” olurlar yoksa!
Yavuz Bahadıroğlu “bebek öldüren padişahları” kurtarma uğruna, “Kardeş katli Kur’an’a uygundur!” demiş.
Allah’ın kitabına iftira atmayın!
Allah'ın kitabı üzerine, kitap olmaz. Peygamber sözü üzerinde, SÖZLER olmaz Yavuz!
Ne demek istediğimi anladın sen!
Burada kimseyi, bir şeyle suçlamıyorum. Bir, kafa kodundan söz ediyorum. Fatih’i, Bahadıroğlu’na sorsak, farklı bir cevap alamayız. O da bu gençler gibi “Hazret” görür. Oysa Fatih için oğlu Beyazıt, “babamın hangi dinden olduğunu, ben çözemedim” der.
İsteyenler, “Fatih dinsiz miydi!” yazımı okuyabilirler( http://www.yenimesaj.com.tr/fatih-dinsiz-miydi-H1282843.htm )
“Fatih, İstanbul’u alan bir komutandır” dense, eyvallah… “Padişahtır, dehadır" dense, yine eyvallah…
Ama kardeşim “Hazret” demeyin ya!
Fatih’e “hazret” derseniz, Peygambere diyecek bir şeyiniz kalmaz.
Annesine kilise yapmış bir insandır, Fatih. Annesi hıristiyan olarak öldü. "Avni" mahlasıyla şiirleri kime yazdı? Kardeş katli yapmayan padişah, hemen hemen yok gibi. Padişahların kaçı, Müslüman bir anadan doğmuş, sen onu söyle bana!..
Türkiye’de kendini “dindar” gören insanlar, kendilerini Kur’an ile çekap/check-up yapsınlar.
Bu böyle olmaz.
Müslüman ülkeler niye bu halde diye düşünürüz. Sebebi açık değil mi? Müslümanlar, “Allah’ın seçtiklerini" bir kenara bırakmış, kendi seçtiklerine tapıyorlar. Allah, “tertemiz” olanın “Ehl-i Beyt” olduğunu beyan buyururken, bizimkiler padişahları "tertemiz” yapıyorlar. Peygamber üzerinde görenler var.
Allah, akıl fikir versin!
Nasıl doktor, avukat seçiyoruz, öldüğünüzde, sizi gömecekleri de seçin. Diyanetin “imam” diye cenaze için gönderdiği tıfılı da, size anlatmayayım!
Allah, dinimizi ve imanımızı korusun!
“Padişah” ve “Emevi” dini, bizlerden uzak olsun.
Peygamberin bize bıraktığı iki emanete, yani “Kur’an ve Ehl-i Beyt”e, sımsıkı sarılmayı, hepimize nasip eylesin.