"ABD'nin hedefi sadece İran değil" diye çok uyardık. "ABD'nin asıl hedefi Türkiye" diye bir kaç yıldır yazıyoruz. "Türkiye, ABD'nin düşmanı" diye, hemen her yıl, yüzlerce defa yazdık.
ABD zaten içimizde, sınırlarımıza gelmesini konuşmak, trajikomik ama bu defa iş başka…
İncirlik ve Kürecik'te, oturan ABD, NATO kılıfı ile Türkiye'nin yüzlerce noktasında varlığını devam ettiriyor, bu ayrı konu. Geçtik, "cemaat" denilen illet ile ABD, Türkiye'nin bütün şehirlerinde, bütün binalarında dahi bulunuyordu/bulunuyor.
Fakat biz, ABD'nin Bulgaristan ve Yunanistan'a yaptığı yığınakları konuşuyoruz, bu başka bir anlam taşıyor da ondan… Türkiye'nin işgal edilen adalarında, Yunan askeri yerinde şimdi, ABD askerleri var.
Yani; Aydın, Muğla gibi il sınırlarımız içerisinde ABD işgal askerleri var artık. Şimdi de Dedeğaç'talar.
"Türkiye'ye 60 kilometre mesafedeki Dedeağaç bölgesine yeni nesil radar kuruyor. Radarın, Meriç bölgesiyle boğazlar ve Kuzey Ege adalarını tarayabilecek, hava ve karadan ses ve görüntü tespiti yapacak kapasitede olduğu" görüldü.
ABD, İran'ı hedefine koymuş, İran için savaş hazırlığı yaparken, Türkiye için ne yaptığını sanıyoruz. İran'a koyduğu ambargoya uyarak, Türkiye kendi ayağına sıkıyor. Türkiye, ABD'ye karşı savaş pozisyonu almak zorunda.
Önce içerdeki üsleri kapatmalı, S-400'leri mutlaka almalı, bunun tartışması dahi olmaz. Bakın, yarın çok geç kalabiliriz. Hiç bir önlem alamayabiliriz.
Coniler Ankara'ya gelince mi uyanacağız!
Ben, bu vurdumduymazlığı anlamıyorum. Yunanistan ve Kosava ile gerilmemizin arkasında ABD var. Yunan'ı üzerimize ABD salıyor.
Haritaya bir bakın lütfen;
ABD, Türkiye'yi dışardan kuşattı. Doğu'da, Batı'da, Güney'de, her yerden kuşattı. İçeriyi zaten konuşmaya gerek yok. Seçim uğruna, birliğimizi bozan biz(!) Trabzon gibi milli bir şehre"pontus" yakıştırması yapan biz(!), kendi vatandaşına "Kürdistan'a gidin!" diyen, yine biz!..
Gaflet, dalalet, tevhit olmuş, ihanete koşuyor.
İran'da Sünnileri ve Türkleri isyan işinde kullanmak isteyen ABD, Türkiye'de Kürtleri ve Alevileri isyan ettirmek istiyor. Bunun içinde kullanışlı "sünniciler", kullanışlı "Türkçüler" aranıyor.
Yıllarca Haydar Hoca, bu milleti uyardı. Yıllarca "Aleviler Müslüman, özbe öz kardeşimiz" dedi, bağrına bastı. Yıllarca, "Türk'ün dindarına 'Kürt' denir" dedi. "Kürtlerin de Ural-Altay kökenli olduklarını" konuştu ve yazdı. Hem dinde kardeşiz hem kanda…
Neden bunları yaptı sanıyoruz:
O, düşmanın Ortadoğu'ya geldiğini asıl hedeflerinin Türk Milleti ve devleti olduğunu, görüyordu. Yarım asırdır bunları anlatıyor. Türk milletini uyarmak için, siyasete girdi. Devleti ve milleti kurtarmak için, tezler geliştirdi. Türkiye için bir, ekonomi modeli yazdı.
Ve geldik bu günlere…
Düşman da geldi, kapıya dayandı.
Türkiye'de azınlıkçıler "İslamcı" göründüler, "Kürtçü" ve hatta "Türkçü" göründüler. Ama hep aynı oyunda, farklı rollerde oldular. Bugün, roller de birleşti. Aynı tarafta durdular. Parti ve ideolojileri bir kenara bırakıp, "Atatürk Vatandır" gerçeğinde birleşme vakti geldi, geçti bile…
Kürt'e bu coğrafyada "devlet" filan düşmez ancak kan ve gözyaşı düşer. Aklımızı başımıza alalım. Bölge, Arz-ı Mev'ud olarak görülüyor. Kürt-Laz-Çerkez demeden, bir bilek bir yürek olmak zorundayız.
Emperyalist akıl, 100 yıl önce ne ise şimdi de aynı. Fakat bizler, 100 yıl önceki Türkler değiliz. Sorun burada… Devlet ve millet, fabrika ayarlarına dönmek zorunda. Bu ayarların kodları,Baş Türk'te var.
Onun iftar sofrasında alevi-sünni, Kürt-Laz, herkes var. Kurtuluşun kodları sadece onda… Emin olun böyle. Eğer bu kodlar sadece onda olmasaydı, 19 Mayıs'ta Samsun'a davet edilirdi.
Atatürk'ü Samsun'da istemeyen irade ile Sayın Haydar Baş Beyefendi'yi, Samsun'a davet etmeyen irade, aynı değilse nedir. Her şeye rağmen, dikkati, kapıya dayanan düşmana çekmek, vazifemizdir.
Kapılar açık, düşman giriyor, uynanın!
Ankarada conileri görünce mi uyanacağız!