Haçlı ruhu, Çanakkale'de boğulmuştu. Ecdadın yedi düvele karşı verdiği vatan savunması, Allah'ın yardımı ile zafere ulaşmıştı. O gün bugün, Çanakkale ruhu, eksik ve yanlışlara rağmen hep diri kaldı. Ta ki, AKP-Cemaat koalisyonuna kadar?Bu ikili iş başına geldikten sonra, her şey değişti. Çanakkale ruhunun üstüne tuz ruhu döktüler! Tabi ikili olduklarını ne yazık ki halk, kavga ettiklerinde öğrendi. Bunun altını çizelim. Çakma tarihçilerle Çanakkale'de o kadar şehit verilmediğinden tutunda, zaferin Almanlara ait olduğu zırvasına kadar işi götürdüler.Ardından; "Dinler arası Diyalog" furyası, bu ikili eliyle devlet politikası yapıldı. Bir Anzak muhabbeti başladı ki sormayın. Sanki bu yamyam sürüsü, pikniğe gelmişlerdi. Her nursuz ve yandaş kanalda, uydurma Anzak hikâyeleri? Hıristiyanlarında cennetlik olabileceği cemaat kanallarında, dizilere dökülmüş, vatandaşın kafasına "sır kapısı" diye sokuluyordu.İktidarın toprak satışları Çanakkale'de öyle ileri boyutlara varmıştı ki, bizimkiler, Çanakkale'de başka devletlerin misafirleri oluveriyorlardı. Sabah namazı saatlerinde ezan ve çan sesleri birbirine karışınca bazıları "işte bu" diye dört köşe oluyorlardı. Güya dinleri kardeş etmişlerdi. Fakat hepsi Papaz-sever tiplerdi. Müslüman sevdiklerine rastlanılmıyordu. Çanakkale ruhu bozulsun diye, akla gelmedik yollar deneniyordu. Başardılar da? Çanakkale ruhu yerini, "diyalog" ruhu almıştı artık. AKP-CEMAAT destekli, "İslam" süslemeli haçlı ruhuydu oysa. Haçlı ruhu şayet, "tek dişi kalmış canavar" şeklinde tezahür etmiş olsa "ulusun korkma, nasıl böyle bir imanı boğar" der, geçersin.Fakat bunlar Çanakkale'yi geçmiş içerde uluyorlardı. Hiv gibi gizli ve sinsice ülke vücudunu sarmıştı. Devlet, millet sağlam hiçbir şey kalmamıştı.Görüntüde mikroplara karşı savaşan, oysa mikrobun mikrobu hiv. Bir griple dağ gibi insanı deviriverir. Girdiği vücutta kalbi söküp alır imana mekân bırakmaz mikroptur. Sonra da ruhu çekilmiş, kalbi sökülmüşlerden batıla alerji bekleyin!Çok beklersiniz!Çünkü ölülerden alerji olmaz!Alerji diri bir vücut lazım. Bu gün ülkenin bir bölümünü fiilen kaybetmiş bulunuyoruz. Ülke kaybı, insan kaybından sonra gelir. İnsan kaybı ise, ruh ve gönül kaybı ile başlar. Melek gibi insan, canavara döner?74'te Kıbrıs çıkarması başlarken, Diyarbakır askerlik şubesinde insanların gönüllü olarak Kıbrıs harbine gitmek üzere kuyruklar oluşturduğu bilinen bir gerçek. Bu günü anlatmaya sanırım lüzum yok. Soruyorum o zamandan bu zamana, bu toplumu hangi ruh bu hale getirdi?Hiç şüpheniz olmasın iman ruhunun yerini, şöyle veya böyle haçlı ruhu kapladı. Siyasilerin AB ve BOP yolunu Diyarbakır'dan geçirme gaflet veya ihanetlerinin bedeli, şimdi askerlerimizin kanlarıyla ödeniyor. Batı'nın kukla idare ve terör örgütlerinin arkasında gizlenerek ortaya koyduğu haçlı ruhu, karşısında cılız bile olsa, Çanakkale ruhu yoktur.Çanakkale'de geçemeyenler, BOP'tan iktidar ve Cemaat kayıklarıyla Diyarbakır'a vardılar. Yüklenici firmalarla 'Büyük İsrail'i kurdular. "Analar ağlamayacak" ninnileriyle koca bir milleti uyuttular. "Megri" çekip ağladılar, herkesi kandırdılar. Batı'nın Cemaat-İktidar eliyle iman boğma operasyonuna karşı, dimdik ayakta, yalın kılıç duran bir adres vardı. Prof. Dr. Haydar Baş? Bugün dahi, iktidar ve cemaat "diyalog" konusunda ayrı düşmüş değiller. Eğer Sayın Baş dinlenilseydi, bugün Çanakkale ruhu sapasağlam ayaktaydı. "Baldıran zehri" veya "kızılcık şerbeti" diye ülke insanına ayrılık büyüleri yutturulmamıştı. Teröre karşı ittifak çağrılarına gerek bile duyulmazdı. Çünkü İman dolu göğüsler, serhat olmuştu ayrılıklara."Diyalog" fitnesiyle kaybedilmiş imanlar, "süreç" fitnesiyle yok edilmiş birlik beraberlikler, terörle sindirilmiş yürekler, "borsa-faiz-döviz" üçlüsüyle batırılmış ekonomiler "Haydar Baş" diye bağırıyor. Duyacak kulakların milyonlar olmasını dilerim.
Çanakkale ruhunun üstüne tuz ruhu döktüler!