Dün yazacaktım, gereksiz gördüm, bugün neyse yazayım dedim!
Abdurrahman Dilipak'ı bilirsiniz. Moda tabirle, "yandaş" kalemlerden? İktidarın yılmaz savunucularından, "İslamcı yazar" denince, akla ilk gelenlerden?
Önceki gün, "İktidar ve servet bizi sımarttı" dedi.
Hani bizler söylesek, kızacaklar. Artık, "şımardıklarını" veya "azdıklarını" kendileri itiraf ediyorlar. "Vermek yerine sürekli aldıklarını", mazlumlar yerine "zalimlere" taraf olduklarını, kendileri söylüyorlar.
Kim adına söylüyorlar:
Temsil ettikleri zihniyet adına söylüyor.
Elbette 15 yıldır destekledikleri ve halkın desteklemesi için, uğruna gerçekleri örttükleri, iktidar adına söylüyor.
Nurcusu ve Nakşisi başta olmak üzere, koca koca adamların, iktidara oy vermenin "farz" olduğunu, "EVET" demenin "sevap" olduğunu, "HAYIR" demenin "dinden çıkardığını" iddia ettikleri, AKP adına söylüyor.
Onu destekleyen tüm yandaşlar adına söylüyor. "Allah'ın dinini az bir bedele satanlar" adına söylüyor.
Kimi hacılar, hocalar, adına söylüyor.
Sözde âlimler ve çakma fetvacılar adına söylüyor.
Cümle "diyalogcular" adına söylüyor.
"Hepimiz Ermeniyiz"ciler adına söylüyor.
"Ne istediler de vermedik" diyenler adına söylüyor
Yetmez ama EVET'ciler adına söylüyor.
"Yes be anam"cılar adına söylüyor.
2004'lerde "Kıbrıs yüktür" diyenler adına söylüyor.
Liberaller ve "yeşil kapitalistler" adına söylüyor. Kısacası büyük bir "koalisyon" adına söylüyor.
Koalisyon dağılıyor şimdi. Önce Gülengiller koptu, şimdi diğer parçalar kopma eşiğinde? "Öküz öldü ortaklık bozuldu" meselesi yani?
Rant bitti!
Deniz bitti!
Şimdi, gemiyi terk etme vakti. Gemiye binerken "din-kitap" diyorlardı, şimdi terk ederken yine aynı şeyi diyorlar. "Dini getireceğiz" dediler, şimdi "din elden giderse" diyorlar. "Rant elden giderse" diyecek halleri yok elbet!
Gelirken "din" dediler, giderken "din" diyecekler!
Irak'ın işgalinde sesleri çıkmadı. ABD askerlerine "dualar" edilirken gıkları çıkmadı. Ebugarip hapishanesinde "nur bacının" çığlıkları duyulmadı. Teskeresiz ABD'ye verilen destek kınanmadı.
ABD askerlerinin mataralarına konan sudan ve yaralı ABD askerlerinin ülkemizde tedavilerinden bahsedilmedi. "ABD'nin Irak'taki başarısı bizim elimizle oldu" diyen Gül'e ve iktidara tek kelime edilmedi, şimdi konuşuyorlar.
Barzani ile gurur duyulmaya eleştiri olmadı. "Açılım" işlerine halkı ikna için "akil" olup, ceplerin şişmesine "haram" demediler, "günah" demediler, her türlü "götürmeye" ve "eritmeye" karşı bin bir çeşit kılıf buldular, şimdi sureti haktan görünmeye çalışıyorlar.
"Zalimlerden olduk" diyorlar.
Evet;
Zalimlerden oldunuz!
Zalimleri desteklediniz!
Çünkü AB ve ABD'ye taraf oldunuz. Onların kriterlerini "din" , ortaklıklarını "stratejik" diye yutturdunuz.
Zina suç olmaktan çıktı, sustunuz.
Domuz eti "kasaplık et" yapıldı, sustunuz.
"Allah katında din İslam'dır" ayeti, hutbelerde yasaklandı, sustunuz!
"Diyalog" iftarları ile "Allah katından İslam'dan başka dinler de var" görüntülerini, alkışladınız.
"Dinler Bahçesi" diye bir ucube açıldı, şimdi cuma günleri cemaat sığmadığı için o bahçede haça doğru namaz kılıyor. "Şeriat gelecek" dediniz, haç geldi!
"Şeriatı getireceğiz" dediniz, Papa'yı getirdiniz!
Atatürk'e "dinsiz" dediniz, Papa'dan "dua" istediniz!
Elbette bunları Dilipak yaptı demiyorum, bir zihniyetten, bir iktidardan ve o iktidarın her icraatına "din" diyen bir zümreden söz ediyorum. Ve Sayın Dilipak bu zihniyetin içinde. Bir farkla ki, 15 yıl sonra bile olsa, özeleştiri yaptı.
Dilipak günah çıkardı!
Keşke tövbe etseydi. İslam'da günah çıkarma yok çünkü "tövbe" var. İster "tövbe" etsinler, ister etmesinler. Sayın Erdoğan "kullanıldık" dedi, "Allah affetsin" dedi, hiç olmazsa.
Ama Dilipak "FETÖ'cüler tövbe ettiler mi?" diye soruyor. Onlar zaten belli, sizler tövbe ettiniz mi, Sayın Dilipak!
Gülen yok ama yolu devam ediyor. Bu ramazanda dahi "diyalog iftarları" hız kesmedi. Niye bir eleştiriniz olmadı?
Ve Dilipak'ın şu tespitleri, belki tövbesine sebep olur diye düşünüyorum: İnni küntü minezzalimin (Biz zalimlerden olduk). Başımızda gelen felaketler, Şeytanın ve düşmanlarımızın hilelerinin sonucu değil, bizim zaaf ve yanlışlarımızın sonucudur. Şeytan ve onun askerleri, Allah'ın müttaki kullarına hiçbir zarar veremez. Biz "Allah'ın ipi"ni bıraktık, Allah da bizim ipimizi bıraktı. Ve biz kendi hakkımızdaki hükmümüzü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.
Sayın Dilipak!
Biz, sizin sözünü ettiğiniz "zalimlerden" olmadık. Çünkü ne iktidarınız, ne rantınız, hepsi bizden uzak oldu.
Allah'ın ipi olan Ehl-i Beyt'ine sarıldık, ne "açılım" günahımız var, ne diyalog? Ne de Irak, Suriye veya diğer "Arap Baharı" adı altındaki gelişmelere, alkışımız ve desteğimiz var.
Allah bizi bırakmadı, sizleri bıraktı. Çünkü biz, "Allah'ın dinini az bir bedele" satmadık. Bedelsiz bir insan ile birlikte olduk.
Senin sözünü ettiğin "Allah'ın muttaki kulları" ile olduk. Dünyalık onları çekmez, rant onlara cazip gelmez. ABD desteği ile iktidara koşmak, onlara göre değil.
Dine, vatanda ve devlete hizmet etmenin yolu da meşru olmalı. ABD ipiyle Allah ipi, aynı şey değil. Dünya imtihan dünyası ve topunuz kaybettiniz.
Prof. Dr. Haydar Baş ile olanlar kazandı.
Biz onunla beraber olduk.
İktidarınızla bir ilişkisi olmadığı için, aleyhinde yazılar yazdığın Haydar Hoca ile olduk. O bizi, her türlü iktidar kirinden uzak tuttu. "Diyalog" fitnesinden korudu, Allah'ın ipini elimize, belimize ve dilimize doladı. Ehl-i Beyt'e boyadı.
Samimiyseniz tövbe edin!
Sonrada, sakladığınız, görmezden geldiğiniz ve aleyhinde konuştuğunuz, yazdığınız, Sayın Baş'tan özür dileyin. Çünkü ahret ve kul hakkı var.
FETÖ'den şikâyetçi olan herkesin, Haydar Hoca'ya özür borcu var. Çünkü o tek başına, Gülen Papa'ya daha gitmezden evvel, hem Gülen'i uyardı hem de Türkiye'de ne kadar gönüllü teşekkül, vakıf, dernek, cemaat ve parti varsa, hepsine ekipler gönderdi.
"Gülen yanlış yolda, ona uymayın, onu uyarın!" dedi. Ve ağır bedeller ödedi. Herkes Prof. Baş'a kulak tıkayıp, Gülen tarafını seçti. Bugün çıkmış, "17/25 Aralık'tan sonra" diye söze başlıyorlar. Niye 17/25 Aralık'ta, 10 Şubat 1998 değil mesela. Gülen'in Papa'ya bir mektupla koştuğu gün, 10 Şubat 1998?
"Milat", niye bu tarih değil? Allah'a ortak koşunca susanlar, iktidara ortak koşulunca ötmesinler! İslam'a "paralel" din oluşturulunca "Hocaefendi" deyip ardından saf tutanlar, hükümete "paralel" oluşunca "FETÖ" diye, bas bas bağırmasınlar!
İğreniyorum!
Herkes tarihin kaydı altına alındı, hiç boşuna uğraşmasın kimse.
Tövbe edin, "siyaseti son nefes için yapıyorum" diyen Baş Hoca'nın yanına gelin. Birlikte vatan müdaafası yapalım ve Bağımsız Türkiye'yi kuralım. Belki Allah affeder, o zaman.