ABD, Suriye uçağını vurdu. Rusya, bu duruma tepkisiz kalmayıp, Suriye'de ABD ile her türlü ilişkiyi kesti. "Suriye devletinin izni ile bu ülkede yasal olarak bulunan sadece benim" demeye getirerek, Suriye semalarında uçan her cismi, vurma kararı aldı.
Koalisyon uçakları, Rusya'dan izin almadan uçamayacak belli ki. Çünkü Rusya, Suriye'de bulundurduğu Hava Savunma Sistemleri'ni(S-300, S-400) şuana kadar koalisyona karşı çalıştırmadı.
Hatta Trump'ın üzerindeki baskıyı azaltmak için, Suriye'ye ABD'nin "kontrollü" bir saldırısına da, müsaade etti.
Ancak şuan durum farklı:
Eğer ABD, Suriye'yi vurmaya devam ederse, bu sefer Rusya'nın Suriye'deki varlığı ve Putin'in otoritesi sorgulanır. Buna, Rusya müsaade etmez. Ederse şayet, Rusya, şuana kadar elde ettiği bütün prestiji kaybeder.
Öyle ise neler olacak?
Veya neler oluyor?
Bence, bir dünya savaşının arifesindeyiz. "Dünya savaşı içindeyiz" desek, abartı olmaz. Kim ne derse desin, Dünya Savaşı kapıda!..
Trenin gelip gelmediğini, raylara kulağı vererek, anlamak mümkün. İyi kulağa sahip olanlarda, dünyadaki "tak-tuk" seslerinden bunu anlayabilirler.
İran, tarihinde ilk defa, kendi toprakları dışında bir yere, füze attı. IŞİD hedeflerini vurdu. Bu çok önemli bir gelişme.
Aslında görünürde vurulan IŞİD olmakla birlikte, arkasındaki ABD'ye mesaj verdi. Ayrıca İsrail'e önemli bir mesaj verdi. İsrail bu mesajı aldığı için, hopladı!
Bu şu demektir: ABD'ye karşı bir savunmaya İran, hazır. Ancak ABD, İran'a doğrudan bir saldırı için henüz hazır değil. ABD, Türkiye'yi yanına almadan, asla İran'a karşı bir saldırıya girmez.
Irak ve Suriye örneğinde olduğu gibi?
Türkiye'yi yanına alması, mevcut şartlarda mümkün görülmüyor. Çünkü PYD/YPG güçlerini vurmaya giden Suriye uçağını ABD vurarak, Türkiye'ye mesaj verdi.
Bu, "PYD/YPG'yi vurursan, Türkiye seni vururum!" mesajıdır. Hal böyle iken Türkiye'yi nasıl yanına alır?
ABD'nin bu çok yönlü mesajına, Türkiye'nin sessiz kalması da çok yanlıştı. Türkiye, ABD'nin, Suriye'ye önceki saldırısını kutlayan bir ülke olarak, nasıl şimdi ABD'yi kınasın.
Türkiye'nin "derin" veya "sığ" bütün Suriye politikaları çökmüştür. Resmen çamura saplanmış durumda.
"Türkiye'nin başına her ne geldiyse yanlış Suriye politikasından geldi" tespiti, ne yazık ki bir itiraftan öte geçmedi. Sınırlarımızda, belki de ülkenin tam ortasında bulunacağı, muhtemel bir dünya savaşında, herkes konumunu belirlerken Türkiye, nelerle meşgul.
Olmayan muhalefetin "yürümesine" dahi tahammül edemeyen iktidar, ülkeyi unutmuş, sadece koltuğa dikkat kesilmiş vaziyette. Dünya sallanıyor, bunlar "koltuğun" sallanmasını konuşuyor.
Elbette ki ABD, İran konusunda Türkiye'yi yanına almak için, her yolu denemek isteyecektir. Bu konuda bütün bir millet, meşru iktidarın yanında olur, olmalıdır. Bu ayrı bir konu?
Fakat iktidar, sürekli cepheleştiriyor, sürekli iç cepheyi zayıflatacak, hamlelerde bulunuyor.
Ve şua ana kadar Türkiye'de ne yazık ki, "Şii-Sünni'nin kardeş olduğu" gerçeği devlet veya hükümet tarafından bir kez olsun dile getirilmiş değil.
Peki neden?
İran aleyhine alınacak bir kararda, ayak bağı çıkmasın diye olabilir mi? Öyle ya, savaşı insanlar verir. Şiileri "kardeş" bilen bir halk, ABD'ye karşı durur.
FETO kafası gibi İran yerine, ABD'yi "kardeş" veya "kucağına oturulacak baba" olarak görmek, Türkiye'yi tarihten siler.
Demedi demeyin!
Atatürk'ün vasiyetiyle 2. Dünya Savaşı'na girmeyen Türkiye, korkarım ki sadece "koltuk" derdi olan, bu son "Osmanlıcılar" tarafından, bir felakete sürüklenir.
Akşamdan sabaha dünya dengelerinin değiştiği günümüzde, Türkiye zemini en çürük ülkedir. Hareketli fay hatları üzerinde duran Türkiye, dümeni bozuk gemi gibi dalgalara teslim olmuş durumda.
Türkiye-İran-Irak-Suriye birlikte hareket etmedikçe, Türkiye, sıranın kendisine gelmesini bekleyen "kurban" rolünde, sadece bıçak yalamaya devam eder.
Allah, ülkemizi korusun.
Kadir geceniz mübarek olsun.