Meltemtv ekranlarında belki de onuncu defa izlediğim ama her izlediğimde ayrı bir tat aldığım, efsane bir dizi var. Adı da “Efsane Prens”, gerçekten adı gibi efsane…
Bu diziyi ilk defa TRT’de Prof. Dr. Haydar Baş hocamla bir bölümünü izlemiştim. Sonraları hiç kaçırmadan tüm bölümlerini izlediğini ve ardından da bunu, Meltem Tv ekranlarına kazandırdığını biliyorum.
2019’da Trabzon’da evinde izlerken, “neden Atatürk için böyle bir dizi yapılmadı?” diye sormuş, ben de “Atatürk’ün bu ülkede gizlenmesi yazılı olmayan bir kanundur!” cevabını vermiştim. “Sen bir senaryo yaz, bir Atatürk filmi yapalım” demişti.
Neyse, her şeyimiz mahşere kaldı!
En azından benim için öyle, kendi adıma konuşuyorum.
Tekrar bu diziyi şimdi izlerken, hem hocamla izlediğim günleri, hem de birlikte diziyle ilgili yaptığımız yorumları hatırladım. Saat 15’te yayınlanan dizinin akşam tekrarı var saat 20’de. Bence bu ülkede siyaset yapan herkesin, bilhassa parti genel başkanlarının izlemesi gereken bir dizi.
Her bölümü ayrı birer ders niteliğinde, hatta her bir karakter ayrı bir ders niteliğinde… Dizide Cumonk, komutan Hemosu’nun oğlu ancak sarayda Kral Buvva’nın üvey oğlu olarak büyür. Bir zamanlar Buvva prens iken, Hemosu ile aynı idealleri paylaşır ve ondan çok etkilenir.
Hemosu, büyük bir idealin sahibi: Coseon halkını Çin esareti altında kurtarıp, özgür bir millet ve devlet yapmak.
Ve bu uğurda, Çinlilerin tuzağına düşerek hayatını kaybeder. Ancak idealini, kendisi öldüğünde, henüz anne karnında olan Cumonk, sarayda doğup büyüdükten sonra 20 yaşına geldiğinde üstlenir.
Buvva, dava arkadaşı Hemosu’nun ölümünden sonra, Yuva’nın hamile olduğu halde ortada kalmasına gönlü razı gelmez, koruma amaçlı nikâhına alır ve doğan çocuğu da öz babası gibi büyütür.
Kalbinden Hemosu’dan başkasına yer vermeyen Yuva, hayatını kocasının idealini yaşatacak evladı büyütmeye adar ve sarayda Kral Buvva’nın ikinci eşi olarak yaşamayı kabul eder. Bu sırrı sadece iki kişi biliyorken, zaman, bu sırrın açığa çıkmasını sağlar.
Comonk, Hemosu’nun oğlu olduğunu öğrenir ve babasının idealini araştırır, öğrenir ve bir serseri iken bu ideal, O’nu kendine getirmeye, değişmeye başlar. 20 yaşında ama 40 yaş olgunluğuna ulaşır. Babasının ölümünden sonra dağılan ‘Davıl Savaşçıları’ adında orduyu, yeniden kurar ve başına geçer.
Durum böyle olunca doğup büyüdüğü saray ve Buyu Krallığı, bundan rahatsız olur. Daha önce babasıyla aynı idealleri paylaşmışlarına rağmen Kral Buvva’da koltuk hırsı, davasını unutturur. Cumonk’u ideallerinden vazgeçirmek için, annesini ve eşini rehin alır.
Cumonk babasının ideallerine öyle bağlı ki, onlardan bile vazgeçer, noktaya gelir. Yanına aldığı üç sokak serserisini de kendi idealinde yoğurup, birer Cumonk yapar. Coseon halkını bu ideal etrafında toplamayı başarır.
Sonra da büyük bir devlet kurar. Çin’i, yani Han İmparatorluğu’nu yıkıp, Goguryo İmparatorluğu’nu kurar.
Bunları neden anlattım?
Bir ideal taşımak, çok önemli!
İnsanın ideali olmadığı zaman, yaşlanır. İdeali olan hiç kimse yaşlı değil, bu böyle biline. İdeallerle hayalleri karıştırmayalım. İdeali olanın, duruşu vardır. Duruşsuz ideal, hayal olmaya mahkûmdur!
Duruş yoksa hayal de yoktur!
Cumonk, babası Hemosu’nun adamlarını çırayla arıyor adeta. O günün şartlarında kilometrelerce yolu, babasının bir adamını bulmak için, at sırtında gider. Babasının adamları da harbiden adam…20 yaşındaki gence, dalkavukluk etmede yarışmazlar. Yetişmesine, katkıda bulunurlar.
Diyorum ya, bu dizinin izlenmesi lazım!
Babasının yolundan zerre sapmıyor, Coseon halkının bağımsızlığını, hiçbir bedele satmıyor. Bu uğurda, annesini, eşini kaybediyor. Babası Hemosu da, aynı uğurda can vermişti. Dava, evlattan da kıymetlidir, babadan da…
Bir ulusun bağımsızlık davasından söz ediyoruz. Yoksa koltuğa giden yolda eriyecek, basit heveslerden söz etmiyoruz. AKP de “dava” diyordu ama ne davası olduğu ortada.
Üstadımız, Efsane Prens dizisini çok beğenmişti. Bizler de çok beğendik doğrusu. Çünkü gerçek “Efsane” ile beraberdik. Bir ulusu, “bağımsız” yapmaya kendini adamış efsane. Ve bu ideal uğruna büyük çileler çekti. Sonra bir gün aramızdan uçup gitti.
İdealini doğru anlayıp, ayrıştırmayı değil birleştirmeyi, ötekileştirmeyi değil bütünleştirmeyi, seçmeliyiz. Yoksa bunun hesabını kimse veremez. Vebalden kurtulmak için ifade edelim de, kim ne yaparsa yapsın!
