Ebedi liderimiz Prof. Dr. Haydar Baş’ın tezleri, görüşleri, fikri ve zikri mirası, bütün arkadaşlarımız için çok kıymetlidir. Ayrıca kuruluşunda öncülük ettiği kurumlar, eğitim, sağlık, basın ve yayın kuruluşları, ne varsa hemen hepsi, çok değerlidir.
MesajTv’de konferanslarını izliyoruz, o günleri adeta yaşıyoruz şu günler. Diğer kanalarımızda da, aynı şekilde… O programların hemen hepsinde bulunmama rağmen, bakıyorum hiç birinde, kendimi göremiyorum.
Çünkü üstadın olduğu programda bulunmak yeterliydi. Salonun önünde ve arkasında olmak arasında, bir fark yoktu. Oldum olası önde oturmaktan hoşlanmazdım., Konuşmacı olduğum programlarda bile önde oturmadım.
Anons edildiğimde, konuşmamı yapar, tekrar yerime dönerdim. Nerden bilelim, bugün önemli olacak!
Neyse Allah’a yöneldikten sonra, caminin önü arkası fark etmez.
Konuya dönecek olursak;
Üstadımızın açtığı kurumlar çok önemli. Onları yaşatmak, bir gönül borcudur. O kurumların ismini ağzına alıp kaç kez telaffuz etmiştir. Kurumu telaffuz etti de, yetiştirdiği insanları etmedi mi?
Onlar da kıymetlidir. Tek tek burada isimlerini saymaya gerek yok. Yüzler, binler, on binler… Peygamberimizin hayatını yazmıştı. İki cilt eser: Rahmetenlil Alemin Hz. Muhammet. “Peygamberimiz bize televizyon kuracak” dediğinde, ne dediğini anlamamıştık.
Sonra o kitabı Türkiye genelinde yüz binlerce satarak, MesajTV olarak Türkiye’nin ilk üçüncü ulusal kanalını kurduğumuzda anlamıştık.
Ne zorluklar ne badireler atlatmıştık. MesajTv dışarda bırakmak için frekans ihalesi yapmak istedi, dönemin iktidarı. İhalede en yüksek parayı teklif ederek, ihaleyi iptal ettiren akıl ve gönlün adıydı Haydar Baş.
Peygamberimizin armağanı kanalı, kimse kapatamazdı. İnanç bu olunca, bütün badireler atlatıldı. Mesaj’ın yanına kardeşler geldi sonra, Meltem, Köy, Kadırga…
MesajTv’nin yazılı basını, Yeni Mesaj çıktı sonra.
Hepsi 25 yaşın üzerinde şimdi…
Bunlar kurulurken hangi arkadaşımız, ne çileler çekmediler. Sessiz, gizli kahramanlar, adlarını sadece Allah’ın bildiği niceleri…
Bunları neden anlatıyorum?
Bu kurumların her biri için, çile çekmiş hangi arkadaşımız, bunları gözden çıkarabilir veya sırtını dönebilir. Yazımız engellense bile Yeni Mesaj bizim gazetemizdir. O ekranda konuşmasam veya konuşturulmasam da, o ekranlar bizimdir. Adını üstadımın andığı kanallardır. Peygamberin hayatı yazılarak kurulmuş kanallardır. Bu millete o ekranlar Kur’an öğretti.
O ekranlarda, banka reklamı olmadı, Türk ahlakına aykırı bir görüntüye izin verilmedi. Çalıştım alacağım mı var, helal hoş olsun, sonuna kadar. Asıl bizim borcumuz var, çünkü çok şey öğrettiler ülkeye.
24 saat gözü kulağı o ekrandaydı, bir cümle yanlış mı konuştun “Aloo! Evladım ne saçmaladın sen!” şeklindeki baba tavrı yok mu, eritir, eğitirdi sizi.
Ne mutlu bizlere ki, o insan ile birlikte, bu işlerin temelinde olduk.
BTP kurulduğunda ya;
Türkiye’ye Atlantik’in kurduğu büyük kumpasın önüne, basın yayın yoluyla engel olmaya devam ederken, bunu yeterli görmeyerek, tüm siyasi parti genel başkanlarına heyetler yollandı.
Gülen’in “Dinlerarası Diyalog” misyonunun hedefinin Türk vatanı olduğu gerçeği, bu beylere ne kadar anlatıldıysa, sonuç elde edilemedi.
Herkes “Hocafendi!” diyor başka bir şey demiyordu, o yıllar.
2.Kuvvayı Milliye Hareketi başlatıldı, yurt çapında.
İş, Baş’a düşmüştü.
Ve sonra bu hareket, Bağımsız Türkiye Partisi’ne dönüştü.
BTP, benim evladım gibidir.
Neden mi?
Parti kurarken aramızda bir miktar para topluyoruz. Elim biraz sıkışıktı. Gönlüme huzur duyduğum bir fikir düştü. Yeni doğmuş bebeğimin takılarını vermek. Bu takılar, bu hareketin temelinde olursa, evladım milletine, devletine ve dinine daha layık olur. Dua niyetine, Bilal ağabeyime teslim ettim.
Şimdi benim için 16 yıldız, yani BTP, ne demek, bilmem anlaşıldı mı! Parti evlat gibi görülür mü, ben görüyorum işte bu sebepten. Evlat kabul etmese bile evlat evlattır.
Sözün tamamını bütün delilere söylemem gerekirse eğer;
Partimiz BTP, seçilmiş genel başkanı da, Sayın Hüseyin Baş‘tır.
Nokta.
Üyeliğim askıda da olsa bu böyle, üyelikten atılsam da…
Yeni Mesaj’da yazsam da o benim gazetem, yazılarım yasaklansa da…
Tv’de konuşsam da, konuşmam yasaklansa da…
Hatta daha ileri gideyim, bu kurumlardan içeriye girmem yasaklansa da, tavrım değişmez.
Benim adımı kendi iç huzursuzluklarından dolayı kullananlar çıkarsa, bu ancak kendilerini bağlar.
Bu kimseyi ilgilendirmez, ben kimseye kırgın değilim. Ayrıca, yanlış bir şey yapmadım.
Liderimizle geçen 35 yıllık dolu dolu beraberliğe şükürler olsun. O BTP’nin başında iken MYK üyesiydim, seçimlerde millet vekili adayıydım. Yeni Mesaj’da övgülerine mazhar olduğum yazardım, O’nun ifadesiyle “Nasrettin Hoca”ydım…
Liderimizi kaybettikten yaklaşık 8 ay sonra, 7 Aralık 2020 tarihli yazımdan (https://www.millibasin.com/domuz-cobanligina-luzum-yok/ ) ötürü parti üyeliğim askıya alınıp, Yeni Mesaj’daki yazılarıma son verildi. Bu yasaklar vatsap gruplarından yayınladığı için, söylememde sanırım mahsur yok.
Yazımın arkasındayım.
Bazı hassasiyetlere dikkat çektim.
Kimseyi hedef almadım.
Bizler bir ve beraber olmaya memur ve de mecburuz. Benim için üstadımızın bıraktığı fikri-zikri mirastan, tezlerden, milli-dini ve de imani duruştan, daha değerli bir şey yoktur. O’nun geride bıraktığı her şeyi, canımdan aziz bilirim. Hocamın gözüyle bakmaya, duymaya ve görmeye çalışıyorum.
Bu niyette olan herkese hakikat, koşarak gelir.
Hocamın yüce gönlü ile kalbimiz arasına bir “aparat” koymadığımız taktirde, ruhumuz feyziyle, aklımız ilmiyle beslenmeye devam eder. İnsan gönüldür ve asla ölmez. Ölmek istemeyen, ölmez gönle asılı kalsın, yeter…
