Her şey için çok geç olabilir!

 

Türkiye, ne yazık ki getirildiği bugünkü durumdan, iktidar değişikliği ile kurtulamaz. İktidar değişse bile Türkiye’nin durumu değişmez. Ülkeyi artık bir parti veya ittifak, kurtaramaz. Bunu, siyasi parti genel başkanları da biliyorlar. Aslında iktidardan gitmek isteyen de yok, iktidarı devralmak isteyen de.

Öyle ise yapılanlar tiyatrodan ibaret şeyler. Ayrıca milletin önüne “Masa” adında iki adet ittifak koydular. İki parti de desek olur. Biri Cumhur, diğeri Millet ittifakı! Bu iki ittifaktan da, millet yararına bir şey yoktur.

Olmadığını Prof. Dr. Haydar Baş, 24.05.2018 tarihli yeni Mesaj’daki köşesinden, BTP seçimlere katılmıyor başlıklı yazısında ifade buyurmuştu. https://www.yenimesaj.com.tr/btp-secimlere-katilmiyor-H1297875.htm

Söz konusu iki ittifakın da ülke meselelerine bakışı arasında hiçbir fark olmadığını, zaten görüyoruz. Ancak  “Ariel Şaron’la bile olsa ittifak yapmaktan çekinmem!” hırsı, gözleri kör etmişse, bunu zaten göremezsiniz. Yani Masa’lar veya İttifak’lar ne yazık ki, aynı zemin üzerinde siyaset yapmaya devam ediyorlar.

Hepsi liberal ekonomiyi savunurlar, hepsi kapitalizme inanırlar ve hemen hepsi “serbest piyasa ekonomisi” diye yırtınırlar. Ekonomiye dair farklarının olması zaten mümkün değil. AB bakanlığı diye bir bakanlık kurmuştu AKP. Yani o kadar hızlı AB’ci olduğunu göstermişti.

İktidarın AB aşkı bitti ama kendine  “İYİ” diyen partinin genel başkanı “AB ne isterse vermeye hazırız” diye bağırıyor, meydanlarda. AB’nin ne istediği ortada… Prof. Dr. Haydar Baş, yıllarca AB’ye neden karşı olduğunu, anlattı durdu, madde madde…

En çarpıcı olanlar şunlardı:

“AB, İstanbul Sur içinde ekümenik bir devlet istiyor. Buna ben karşıyım, siz de karşı mısınız?”

“AB, azınlık tarifini Lozan’a göre değil, 36 etnik yapıya göre yeniden yapmak istiyor, buna ben karşıyım siz de karşı mısınız?”

“AB, Kıbrıs’ta Türk askerinin çekilmesini istiyor, buna ben karşıyım siz de karşı mısınız?”

“AB, egemenliği milletten alıp, Brüksel’e vermek istiyor, buna razı mısınız?”

AB, Heybeliada Ruhban okulunu açmak istiyor, bunu kabul ediyor musunuz?”

AB, ülkemiz için “iyi” şeyler istemiyor. Ülkemizi, kendi ellerimizle parçalamamızı istiyor. Devlet içinde devlet istiyor. Peki “AB ne isterse vermek istiyoruz!” diyen bir genel başkan Türk milleti için ne istemiş oluyor, taktirlerinize bırakıyorum.

Diyarbakır’a gitti “Kürtler, Türkler” diye ayrım yaptı. Konuşmasını baştan sona dinleyenler “açılım” dediğini gördü ve duydular. Ekranda yaptığı bir konuşmadaysa ,“iktidara geldiğimizde oturacağız sen Kürt’sün diyelim ne istiyorsun, diye soracağız!”. Kürt ne istiyor iş istiyor, aş istiyor ama sizler teröristlerin istediklerini, AB’nin istediklerini Kürtler istiyor iddiasında bulunuyorsunuz!

Çünkü AB’cisiniz, bunu sizlerden AB istiyor.

6’lı Masa’nın bir diğer üyesi ise “Kürtçe eğitim” veya “anadilde eğitim” istiyor. Bu zevattan bunları kim istiyor tabi ki AB istiyor. AB’nin, ABD’nin istedikleri Masa’larda temsil ediliyor da, Türk milletinin ne istediği masalarda temsil edilmiyor.

Ülke insanı yoksulluğun pençesinde kıvranırken, söz konusu Masa’lar müstevlilerin siyasi emellerine hizmet etmekteler.  6’lı Masa bugün, eski AKP olmuş durumda. “silahlara veda” şeklinde “açılım” sakızı, Meral hanımın ağzında…

Bu çok acı…

Ömürlerini devletin hizmetinde geçirmiş bazı isimlerin, hakikaten bu partide görevler almalarını yadırgıyorum.  Yıllarca “Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye” diyen kadroların da böylesi bir Masa’ya yanaşma arzularını, yadırgamıştım.

Bir siyaset, adını “İYİ” koyarak iyi olmuyor. FETÖ de kendini “Yeryüzünün İYİ’lik hareketi” olarak tanıtırdı. ABD’nin, CIA’nın  “İYİ”si oldu. AB ve ABD’nin taleplerine göre kurulan MASA’larda Türk milletine bir şey çıkmaz.

Güneydoğu Anadolu bölgemizde Kürt sorunu yoktur. Ve hiç olmadı.

Türkiye’nin yoksulluk sorunu var!

Bu sorun, doğu da “Kürt sorunu”, Karadeniz’de “Pontus sorunu” başka bölgelerimizde de başka etnik sorunlara zemin hazırlar. Oysa Haydar Baş’ın “Vatandaşlık Maaşı” hepsini silip süpürür. Kürt’ü de, Çerkez’i de, Arap’ı da, Avrupa’ya maaş için, iyi bir geçim için gitmiyorlar mı?

Burada kardeş olamayanlar, orada dost olmuyorlar mı? Gidince görüyorum, hepsi bir beraber mutlular ecnebi ülkelerde. Bunu sağlayamayan siyasete yuh olsun!

Allah, Atatürk’ten sonra ikinci bir şans verdi bu millete ama millet kadrini kıymetini bilmedi: Prof. Dr. Haydar Baş… Rusya dinledi, gücü ortada. Türkiye dinlemedi hali ortada.

En başta, bu insanı tanıyanlar, duruşlarını düzletmek zorundalar. “Senin ‘son nefes için siyaset’ anlayışından koptuk, bizleri affet!” diye özür dilemeliler. Aksi takdirde, kendilerini büyük bir gafletin  içinde bulurlar ki, akıbetlerini kimse kurtaramaz. “Ümid-i Vatansınız” dediği etrafının, silkinip kendine gelmeleri gerekir.

Genelde, söz konusu vatansa gerisi teferruattır, özelde ise söz konusu Haydar Baş ise gerisi teferruattır, diyebilmeliyiz. Fikri ve düşünce diriliği ancak gönül diriliğiyle mümkün olabilir.

Yarın, her şey için çok geç olabilir!

Her şey için çok geç olabilir!
Başa dön