İslam elbisesi giymiş Pontusçuluk!

Geçenlerde, dostlarla muhabbet ediyoruz. Kendi kendime, "bir yaşıma daha girdim" dedim. Siz, Karadeniz'de 1919-1922 yılları arasında bir Pontus Devleti'nin var olduğunu biliyor muydunuz?

İnanın, ben bilmiyordum.

Öğrenmiş olduk!

Ben, Hamidiye'nin Rize'yi bombalamasını biliyordum bir tek.

"Atma Hamidiye atma din kardeşiyiz.

Ula şapka da giyeceğiz, vergi de vereceğiz!" mevzusu var ya? Ha işte onu biliyordum.

Bu olay bize, "Rize şapka giymedi" şeklinde hep anlatıldı. Fakat olay, öyle basit bir şapka olayı değil. Ancak görüntü öyle olabilir.

İskilipli Atıf olayı da, "şapka" diye saptırılmıştı. Oysa İskilipli "hoca" kılığında, Yunan'a çalışan bir ajandı.

15 Temmuz olayından sonra, bence hiçbir "ak" kafalı "Cumhuriyet hoca katletti" dememeli. Ellerine geçse Gülen'i asarlar mı, asmazlar mı, onu cevaplasınlar yeter.

Bu Gülen'den "vaaz" diye, insanlar az mı İskilipli haininin, "evliya" olduğunu dinlediler.

Prof. Dr. Haydar Baş, bundan yıllar önce, "elimde olsa İskilipli'yi on defa diriltir, yirmi defaasardım" dediğinde, bazıları Sayın Baş'a demediğini bırakmamışlardı.

Oysa tarih onu, bu konuda da haklı çıkarıyordu. Neyse biz gelelim Hamidiye olayına:

Rize isyanı olarak tarihe geçen isyan aslında, Rize'nin 13 kilometre yakınında, şimdiki Güneysu, eski ismi Potamya'da başlar. Halk, "sarığımıza, sakalımıza, dokunulmasın!" şeklinde masum bazı talepler ile ayaklandırılmış.

Ancak sonraları olay büyümüş, "vergi vermemek ve meclise temsilci göstermemek" şekline dönüşüvermiş.

15 Aralık 1925 günü galeyana getirilmiş halk, "Biz zorla şapka giymek istemiyoruz, sarığımız bize yeter!" diyerek Ulu Cami önünde toplanıyor; uyarının dinlenmemesi üzerine jandarma ateş açıyor; 17 kişi ölüyor.

Bu isyan karşısında yeni Cumhuriyet hükümeti, donanmanın en güçlü harp gemisi olan Hamidiye kruvazörünü, Rize'ye gönderiyor. Ulu Caminin bulunduğu Bataniye yamaçlarını dövdürüyor.

Rizeliler, "şapka da giyeceğiz, vergi de vereceğiz" diye teslim olunca, isyan sona erip yargılama başlıyor. 8 kişi idam ediliyor, 70 kişi de hapis cezası alıyor.

Kıymetli dostlar!

Olayları kendi şartlarında değerlendirmek gerekir. Mesela, Gülen Türkiye'de olsaydı ve idam AKP tarafından kaldırılmamış olsaydı, şimdi çoktan asılmış olacaktı.

Ve Sayın Erdoğan da tarihe, belki "hoca asmış siyasetçi" olarak geçecekti. Peki, gerçek böyle mi?

Elbette hayır.

Bir düşünün lütfen!

Karadeniz'de bir "Pontus Devleti" kurulmuş ve Atatürk bu devleti ortadan kaldırdıktan, 3 yıl sonra "sarık-cübbe" adı altında yeni bir isyan çıkmış. Kimin aklına, bunun bir "Pontus İsyanı" olduğu gelmez.

"Pontusçuluk" "sarık-cübbe" giymiş olamaz mı?

Bunlar zor şeyler değil!

Bugün nice "İslamcı" bildiklerimiz, Yunan'a övgüler dizmiyorlar mı? "Yunan bizi işgal etse fıstık gibi olur!" demiyorlar mı? "Hepimizin aslı Roma'dır!" diye yazmıyorlar mı?

1904 yılında Pontus Cemiyeti kuruluyor. Merzifon Amerikan Koleji'ndeki Rum öğrenciler kuruyor.

Cemiyetin amacı, Batum'dan Sinop'a kadar uzanan Karadeniz sahillerinde başkenti Trabzon veya Samsun olan bir Karadeniz Rum Cumhuriyeti kurmak. Kısa zamanda Cemiyet büyüyor ve Yunanistan başta olmak üzere İngiltere ve ABD ile dirsek teması içinde oluyor. Başkenti Trabzon yapmak istiyorlar ama Ermenilerle bu konuda anlaşamıyorlar.

O dönemler Trabzon üzerinde Ermenilerin ciddi hesapları var ve Ermeni nüfus, Rum'dan fazla.

Bir düşünün o yılları, Türk'ün adı sanı bile yok. Rus işgali Rumların ümitlerini iyice artırmış. Karadeniz'de Türklerin çoğunlukta olması, Pontusçuların uykularını kaçırmış ve İstanbul'dan Karadeniz'e 1918 tarihlerinde "göç seferleri" düzenlenmiş.

Sadece iki aylık dönemde çoğunluğu Trabzon'a olmak üzere 62.343, ocak ayında ise 66.000 Rum, getirtilip yerleştirilmişti.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktıktan hemen sonra, Pontus meselesinin gerçek boyutlarını açıklayan telgrafları peş peşe Sadarete bildirdi.

Nihayet Türk Hükümeti, Pontus hareketini askerî tedbirlerle yok etmek üzere 9 Aralık 1920 tarihinde Merkez Ordusunu teşkil etti.

12 Haziran 1921 tarihinde Karadeniz bölgesi savaş sahası ilân edildi ve buradaki Rumlar, bir yıl içinde ya teslim oldu, ya da öldüler.

Çetelerin dışında kalan Rumlar ise, 30 Ocak 1923 tarihinde Yunanistan ile yapılan sözleşme(nüfus mübadelesi) gereğince, Yunanistan'a gönderildi. Atatürk'ün nüfus mübadelesi olmasaydı, bugün Karadeniz'de Türk kalmayacaktı.

Şimdi; gizli Rumlardan, Rumculardan veya 'Pontusçular'dan korkmak lazım. Türk vatandaşı Rumlardan söz etmiyorum. Onlar, bu ülkenin eşit vatandaşları?

"İslamcı" kisvesi altındaki Rum veya Rumculardan söz ediyorum.

Pontusçuluk İslam elbisesi giymiş olabilir!

Karadeniz'de değil, her yerde vardırlar. Doğu'da yaşar, kendini "Kürt" tanıtır, Karadeniz'de laz.

Lazistan ve Kürdistan diye, öter durur. Olayın aslı, farklı oysa? Bakarsın herif iri bir Nakşi Şeyhi? Halidi Kolu'ndan, Büyük İsrail'e damar atmış!

Bu konuda, Atatürk turnusoldur!

Prof. Dr. Haydar Baş'ta öyle?

Rize meydanda Atatürk heykeli kaldırılmak istendi, belki de kaldırıldı. İnşallah bu kin, Hamidiye'den gelmiyordur!

İslam elbisesi giymiş Pontusçuluk!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön