Bugün, günlerden Cuma?
Elazığ'da üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinleyeceğiz. Tabi Elazığ'ın manevi sahipleri Ömer Hüdai Baba ve Muhammed Baba'yı ziyaret edeceğiz. Yılın ilk teravini kılacağız. Ramazan ülkemize bolluk ve huzur getirsin.
Tabi yokluk getirmesi için, huzur kaybı için, elinden gelen her şeyi yapan şaşkın topluma, bu dediklerimiz verilir mi, ayrı konu. Ancak biz yine de, ülke için tutalım bir dilek. Ramazan arifesinde, ilk teravihte, babalar huzurunda, azizler diyarında?
Kızıyoruz, bazen sitem ediyoruz ama millet ağırda olsa Baş'a dönüyor. Prof. Dr. Haydar Baş'a? Onun dediğine geliyor. Bunu dost düşman herkes görüyor. Sürünerek de olsa, geliş dengesiz de olsa, yalpalayarak da olsa, geliyor.
Koşar adımlarla gelmek dileğiyle, diyelim.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın en az on yıl önceki Atatürk çıkışları, milyonlar tıklıyor. Ona oy vermemiş insanlar, "bakın Haydar Baş ne demiş" diye, Sayın Baş'ın konuşmalarını ve yazılarını paylaşıyorlar. Atatürk'ü müdafaa için, Baş'a sarılıyorlar.
Millet Baş'a dönüyor!
Fabrika ayarlarına dönüyor. Yani hem dinini yaşamak istiyor, hem Ata'sına sarılmak istiyor. Atatürk'ü sevince dinden çıkmayacağını, dinini yaşayınca Atatürk'e ihanet etmiş olmayacağını, ilk defa Haydar Hoca'sından öğreniyor.
Ülkede, ikinci böyle bir birlik adresi yoktur. Din ve Atatürk'ün bir arada olduğu, İzmir Marşı ile talealbedru'nun birlikte okunduğu, İstiklal Marşı, Gençliğe Hitabe ile Kur'anın aynı salon ve programda okunduğu bir örnek, sadece Haydar Baş'lı faaliyetlerde okunur.
Bizi biz yapan değerler, sadece Haydar Baş'ta cem oldu. Alevi ve Sünni yan yana bir tek onun sofrasında bir arada oldu. Papaz ve hahamlarla sofra kuranlar, o sofraları bize "din" diye, "diyalog" veya "kardeşlik" diye tanıtanlar, başımıza "darbe" olup indiler.
Papaz ve hahamlarla iftar edenler, Sayın Baş'ın Alevi ve Sünni ile birlikte olmasına laf atıp tuttular yıllarca. Şimdi toplum Alevi'yi de onun gözünde tanıdı, Şii'yi ve 12 İmam'ı da? Gülen'in temsil ettiği "dinlerarası diyalog" illetini, toplum ancak anlayabildi.
Prof. Dr. Haydar Baş'ı vaktinde anlasaydık, devlet ve millet olarak, darbe almamış olacaktık. Bu konuda "bir hak teslimi" olmazsa da, vatandaş içten içe, bu konuları ilk Haydar Baş'tan dinlemiştik. Elazığ'a gelmişti Baş hoca? Arvin'e, Kars'a, Edirne'ye, Bursa'ya, İstanbul'a, Ankara, İzmir'e, demeye başladılar.
Siz bana, bir konu söyleyin ki, o konuda bugün başımız ağrısın ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın, konuyla ilgili önceden uyarısı ve analizi olmasın!
İç veya dış konular fark etmez:
Suriye ve Irak konusu mu?
ABD konusu mu?
Büyük İsrail konusu mu?
BOP konusu mu?
Atatürk'ü doğru tanıma konusu mu?
Gülen'in misyonu konusu mu?
Ve ekonomi konusu mu?
Hatta "Türkiye'nin zifiri karanlığa girdi" konusu mu?
Ekonomi konusunda dünya Baş'a döneli çok oldu. Kapitalizmi, sosyalizmi çöpe atan Baş Tez, dünyayı kendine hayran bıraktı. Tezi okuyan yabancı akademisyen ve siyasetçiler "Ne Mutlu Türküm Diyene" dediler.
"Amerikasız olmaz!" diyenler, AB'yi "amnetüden" sayanlar, halkın gözünü kulağını yalanlarla kapattılar. "Siz Haydar Baş'a bakmayın, Türkiye'de kaynak yok" dediler. Halk, gözlerinin önünde madenler çıkartıldığını gördüğü halde, sihirbazların sihirleriyle sus pus oldular yıllarca.
Şimdi işin rengi değişmeye başladı. Prof. Dr. Haydar Baş doğrularıyla dağ gibi ortada. Ve millet bu dağa tutunmaya başladı, ağır aksak olsa bile.
Gerçek liderler doğrularıyla sabit yerlerinde dururlar, toplum onlara geçte olsa yönelir. Çakma liderler, toplumun peşinde giderler, sabah dedileri akşam dediklerini tutmaz, kendilerine de, topuma da, yazık ederler.
"Ben son nefes için siyaset yapıyorum" diyen Baş Hoca, "ya doğrularım iktidar olur, ya da bu millet bedelini ağır öder" diyerek halkı hep uyardı, hep ikaz ve irşat görevi icra etti. "Ben sizlerden oy istemiyorum, sizleri kurtarmak istiyorum" diyerek de, davasının onur çıtasını belirledi.
Neyse dostlar!
Elazığ'dan selamlar. Haydar Baş'la olun, Allah'a emanet olun.