Ben, menkıbe kültüründe yetişmiş bir insanım. Çok önem veririm. Özellikle de, bir sıkıntı ile karşılaştığımda, menkıbeler akli ve kalbi destekçilerimdir.
Menkıbe kültürü aslında, Kur'an kültürüdür.
Allah'ın kitabı Kur'an, menkıblerle doludur. Peygamberlerin hayatlarından kesitler sunar. İbrahim'den,İsmail'den, Yusuf'tan, bahseder. İsa'dan ve Musa'dan söz eder. Meryem'den bile bahseder, peygamber olmadığı halde…
Ashab-ı Kefh'ten söz eder.
Öyle değil mi?
Peki niçin?
Onların hayatları bizleri neden ilgilendirir?
Bizim Peygamberimiz, bizim için örnek değil mi?
Öyle ama Hz. Adem'den beri insan, aynıdır.
İnsan değil, eşya değişti.
Eski çağlardaki insanlarda da, nefis vardı, bizde de var. Onlarda da riya,ücup, hased, vardı, bizde de var. Onlar da nefisleriyle imtihan oldular, biz de oluyoruz.
Onlar da cennete ve cehenneme girerler, biz de… Onlar da imtihan oldular, biz de oluyoruz. "Çok az bir bedele, din satmak" Musa, İsa zamanında da vardı, şimdi de var.
14 asır evvel de evlat ile imtihan olmak vardı, şimdi de… Uhud'ta peygamber ordusundan o zaman da ayrılmak vardı, bugün de. Tek fark, bugün Peygamber yok. Peygamber yok ama Uhud da var, Bedir de.
Hırsızlık, o zamanda cehenneme götürür, şimdi de… Peygamber yok ama getirdiği hükümler var. Mü'min de var, münafıkta var. Peygamber yok, dolayısıyla mü'min, münafıkta yok, diyemeyiz değil mi!
İşte bu yüzden, menkıbleri çok severim ve çok dinlerim. Peygamberlerin hayatları, gerçek Hak dostu velilerin hayatları, çok etkileyici…
Hz. İbrahim, mancınıkla ateşe atılacak. Korkmuyor, Nemrut'un ateşinden. İbrahim olmak, böyle bir şey demek ki. Allah, ateşe emrediyor: "İbrahim'e karşı serin ol!"
Olmaması mümkün mü? Ateşte, bir kul, neticede.
Hz. İsmail, daha küçücük çocuk, yatıyor bıçağın altına. Bıçak kesmiyor. Bıçak, "İsmail'i kesme!" emri almış, kesebilir mi?
Yine Hz. İbrahim, Kabe'de Hacer'i bırakıp gidiyor. Hacer annemiz, "İbrahim sen beni, kime emanet edip gidiyorsun!" diye sorduğunda, "Allah'a" cevabını alıyor. "Emir" böyle çünkü… İsmail dünyaya geliyor.
Su bile yok Kabe'de…
Hacer annemiz, Safa ile Merve arasında, çaresizce gidip gelirken, İsmail'in ayakları dibinde Zemzem fışkırıyor. Bunlar, bize nasıl birer mesaj veriyor. Ne kadar, etkileyici olaylar. Sanki hepsi, yeni gerçekleşmiş.
Allah bize hikaye anlatmıyor beyler!
Tek Hak Din İslam, bize İbrahim'i, Hacer'i, İsmail'i, boşuna tanıtmıyor. İsmail'in boğazına bıçağı oturtan da "emir" alıyor, bıçakta… İsmail gibi "kes beni" diyecek, gönül nerede?
Allah, yardımcımız olsun. "Sizden öncekilerin çektiklerini çekmedikçe, cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz?"
Buyur cevapla!..
İmtihan eskideydi, diyebilir miyiz!
Yunus'u balık yuttu. İlahi ikaz, böyle tecelli etti. Yunus olsa da, balığın karnında neler çekti, sorsaydık!
Günümüz insanının işi çok zor. İlim, çoğu zaman bizim engelimiz oluyor. İlimle ikaz olunur, nazar ile irşad… Yunus demiyor mu, “hepsinden iyisi, bir gönüle girmek” diye.
Gönüle giren, nazar alır!
Nazar alan, irşad olur.
İrşad olan, insan olur.
Ne ikaz işe yarıyor, ne irşad!
Elden ne gelir.
Şair, “ben de bir insan olmaya geldim” der ya, işte öyle. “İnsan olmaya”, gelmek şart. Hacıbektaş’a “insan” olmaya gelinir. Eline, diline, beline, sahip olmaya gelinir. Baş Hoca’ya gelen, kalbine ve ruhuna da sahip olacak.