‘Saban kılıçtan üstün’

Türkiye tam anlamıyla çakıldı.

Parası, pul oldu resmen.

Bazı sınır illerimizde yağma görüntüleri izledik. Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan, Gürcistan’dan ve hatta İran’dan insanlar, ucuzlayan Türkiye’den mal kaçırmaya koşuyorlar.
Demek ki dolar ve avro yükselmiyo,r Türk lirası eriyor. Komşu ülkelerin vatandaşları gibi çay şeker veya sabun almaya gelinmiyor.
Bir de toprak, vatandaşlık ve de kalan bir iki parça stratejik şirket veya kurum da, ABD, İsrail gibi ülkelerin hedefinde.

Onlar adına bizden bunları almak isteyenler ise BAE, Katar gibi taşeron ülkeler. Dahlan demek İsrail demek, İsrail demek, ABD-İngiltere demek.
Türkiye, ekonomi başta olmak üzere her alanda çöktü. Bu hale gelinceye kadar 20 yılda baktım da “ülke” derdi taşıyan bir insan olarak yazmadık mevzu, uyarmadık konu bırakmamışız.

Merhum Haydar Hoca’nın yanında olup da, yazmamak, uyarmamak mümkün mü!
Yüreğinde yanan ateşi, yanında duran hangi yüreği tutuşturmaz. Ateş etrafında duran kara kara kömürler dahi ateş rengine dönerken, kamil insan yanında duran insanlar dostun rengine dönmezler mi!
Yüreğindeki dertler ile yürekler, dertlenmez mi!
Türkiye’yi kıtlık bekliyor” diye yazmışım. 5 yıl önce…
“Buğdaysız kalan bayraksız kalır” diye yazmışım.4 yıl önce
“Aç ve yoksulsun Türkiye’m!” diye yazmışım. 4 yıl önce
Ve her seferinde Prof. Dr. Haydar Baş’a kulak verilmesi için adeta yalvarmışız, bu halka ve yöneticilere. Baş Hoca merhum, kendinden geçmişçesine, yırtılırcasına, uyardı. Gah bağırdı bir babanın merhametiyle, gah ağladı bir kardeş ve evlat gibi…
Analarım bacılarım, gençlerim, ağabeylerim, beni dinleyin! Ben bu işi biliyorum. Vallahi biliyorum, billahi biliyorum” derdi. Bizi kurtarmak isteyen insan, bizlere yalvarırdı. Antalya’da turistler seçim arabasında resmini görüyor, “bu adam bizim ülkemizi kalkındırdı” diye arabayı kucaklıyorlardı.
“Sizlerden oy istemeye değil, sizleri kurtarmaya geldim” diyen adamı, kucaklamadık, iş başına getirmedik. Şimdi diyoruz ki “yok mu bizi bir kurtaracak kimse!”. Allah sana Hızır’ı veya vekilini gönderdi, sen elinin tersiyle ittin kardeşim!
O’ndan çalanlara oy verdin, O’na vermedin!
“Ben son nefes için siyaset yapıyorum” diyen insanı dinlememenin bir bedeli var ve bunu mutlaka ödeyeceksin!
Yaklaşan Sevr’i haber verdi sana, sen Lozan’ı bile beğenmedin.

Bunun bedelini de ödeyeceksin!

Birinin bedelini açlıkla, yoklukla ödeyeceksin, diğerinin bedelini canınla ödeyeceksin.
Haydar Hoca “toprağınızı satmayın!” dediğinde “toprağı mı alıp götürecekler!” dedin. Toprağı götürmeyecekler ama üzerindeki kovacaklar. İstanbul’dan İç Anadolu’ya zorunlu göçe tabi tutulduğunda, anlarsın. Tıpkı dün anlamayıp, bugün açlık seni vurunca anladığın gibi.
“Ayasofya ibadete açıldı!” zannettin, İstanbul’da kurulan Bizans’ı görmedin!
Bu ülkenin son Başbakanı, Bartholomeos’u “Ekümenik Patrik” diye tebrik etti. Ayasofya’da ayrılığa düşüp, Katolik ve Ortodoks diye bölünen iki inanç dünyası ruhani liderleri, 960 yıl sonra İstanbul’da tekrar birleştiler ve ortak ayin yaptılar. 11 Şubat 2013…

“İstanbul ile Roma’yı birleştirdik” dediler.

Daha ne desinler!
Bazı dostlarım ve okurlarım mesajlar atıyorlar “bundan sonra ne olacak?” diye. Olacakları söyleyeceğim, bazı “içimizdeki beyinsizler” yine “komplo teorisi” diyecekler. Keşke öyle olsa ve dediklerimiz çıkmasa!
Yine de soranlar için cevaplayalım. AKP ile planlı ve ısrarlı bir şekilde, yanlış politikalarla soyulan ülkemiz, 85 milyonluk açlık kampına dönüşmüş durumda. Aç olan Türkiye’nin savaş kabiliyeti elinden alınmış oldu.
Bunu dış güçler değil, iç güçler başardı. “Dış Güçler değil, İç Güçler” diye, bu kavramı ilk ben kullanmıştım, yeri gelmişken ifade edeyim. Bugüne kadar yaşanan her şey, İç Güçleri’n eseridir.
Şimdi sıra dış güçlerde;
Kuzey Suriye, Türkiye’nin bakıcılığına teslim edilecek, tıpkı Kuzey Irak gibi. Açlık ile “terbiye” edilen toplum, para karşılığı yeni “açılımları” hazmedecektir. Bu, Türkiye’nin Güneydoğusu ’nu kaybetmek demektir.
Ege’de Yunanistan’ın 12 mil dayatmasına “evet” denecek ve gelecek paralarla, bu itirazın da önüne geçilecek. Dedeağaç’taki ABD askerleri Rusya için geldi diyen adam bizde savunma bakanı. Hulusi Akar, Türkiye bakar!
Saban kılıçtan üstündür” gerçeğini, dolar alıp, toprak vererek ve de yaşayarak görüyoruz. Dolarla, toprak ve vatandaşlık vermiyor muyuz? O doları da verip, buğday alıyoruz.
Baş Hoca ne demişti: “Silahsız savaşabilir ama buğdaysız savaşamayız
Bu hükümetin bilinçli olarak Akdeniz’de “Münhasır Ekonomik Bölgeler”i ilan etmeyiş sebebi, AB’ye ve ABD’ye verilmiş sözler değilse nedir!
Akdeniz’de dolaşmaya gemilerimiz yakıt bulabilirse iyi. Mavi Vatan hayal oldu. 103 Amiral ile birlikte kelepçelendi.
Vatanın karası satılır da, mavisi kalır mı!
Anavatan satılırken, yavru vatan kalır mı!

Eriyen paramız sayesinde KKTC, Türkiye aleyhine kışkırtılacak ve belki de önce Kıbrıs’ı kaybedeceğiz. Kıbrıs büyük bir tehlike içinde şuan.
Seçimlerde Bağımsız Türkiye-Haydar Baş için oy isterken, konuştuğum her mekanda “bugün oy vererek kurtaracağımız ülkemizi, birgün can versek dahi kurtaramayabiliriz” diye ifade etmiştim. İşte o gün, bu gündür.
Artık oy vererek, ülke kurtarma dönemi sona erdi bana göre. Can vererek ülke kurtarma sürecine girildi. Fakat bunu da aç insanlar yapamazlar. Ekonomik sorun, milli bütünlük ve ulusal güvenlik sorunlarını beraberinde getirdi.

‘Saban kılıçtan üstün’
Başa dön