Toplum olarak cinnet geçiriyoruz!
Emin olun böyle?
Eskiden ramazan ayı geldiğinde suçlarda bir azalma olurdu. Şimdi, tam bir cinnet hali? Suç ve cinayetler, ramazan dinlemiyor. Geçen teravihe gidiyoruz bir trafik, polisler çevirmiş yolu, kalabalık.
İftar saatinde Ümraniye'de bir taksi durağı taranmış. Ölü ve yaralılar var denildi.
Okuyoruz: İnsanlar oruç, pide kuyruğuna girmişler, kavga çıkıyor, silahlar patlıyor ve insanlar ölüyor.
Hangi birini anlatalım!
Bir tanesi, iftar saatinde silahına sarılıyor, rastgele ateş ediyor ve iki çocuğu vuruyor. İfadesinde "canım sıkıldı, tabanca ile ateş edesim geldi" diye savunma yapıyor.
Sanki herkesin içine Trump girmiş!
Duramıyor, ha bire bir yerlere, dalaşıyor, çatıyor, çatışıyorlar. Ölüyor veya öldürüyorlar. Ölen niçin öldüğünü, öldüren niçin öldürdüğünü bilmiyor.
Kıyamet alameti, bu olsa gerek!
Büyüklerimiz "ramazanda şeytanlar bağlanır" derlerdi, adeta "insanlar" bağlanmış, şeytanlar mı dolaşıyor ne!..
İnsan dedimse, öyle iki ayaküstüne yürüyen, bütün canlıları kastetmedim. Suret insanı mı, siret insan mı?
E, bunu ehli bilir!
İçindeki insanı örtüp, gizleyip, sürekli hayvanını dışarı salıveren bir varlık, suret olarak insanıdır.
Yolda levhalarda yazar, "içinizdeki trafik canavarını durdurun!" diye. İçlerde, sadece trafik canavarı mı var!
Hiç sanmıyorum!
O kadar canavar var ki içlerde, birini durdursan öbürü çıkıyor. İnsanların içlerinde fırtınalar kopuyor. En "dindar" sanılan ve bilinen ailelerde, ne kadar ilginç cinayetler ortaya çıkıyor. Bebek öldürüp sandıkta saklayanını mı dersiniz, testereyle insan doğrayanını mı?
Bir söz var ya hani: Yetiş Ya Muhammet, Yetiş Ya Ali!
Muhammet ve Ali yetişiyor da kardeşim, herkes şeytana koşuyor!
Ne Muhammedi dinliyor, ne Ali'yi!
Direk şeytanı dinliyor!
Allah'ı dinlemeyen, Muhammed'i, Ali'yi dinler mi?
Gider, Trump'ı dinler!
İçindeki şeytanı dinler.
Fırtınalara teslim olur.
Kasırgaların esiri olur.
Kalplerinde Allah'ı, Peygamberi ve Ehl-i Beyti dolaştırmayanlar, şeytanı dolaştırırlar. "Yere göğe sığmam mümin kulumun kalbine sığarım buyuruyor" Allah.
Allah'ı seven bir kalp, sevdiklerini de sever. Veya sevdiklerini sevenler, Allah'ı da severler.
"Şeytan bir anda garptan şarka gider" derlerdi, eskiler. Şeytan, Allah'ın düşmanı olduğu halde bu gücü varda, sevdikleri, Allah'ın dostu oldukları halde kalplere girme gücü yok mu?
Haşa?
Davet etmektir esas olan. Kalplere girme hak ve yetkisini, ruhsatını almış kulların görevi, kalplere giren şeytanı kovmaktır. Ali'yi hatırlayan bir kalbe, şeytan yaklaşabilir mi?
Asla.
Ama o kalbi önce çanak çömlekten "tövbe" ile temizleyip, gözyaşıyla yıkayıp, salâvat ile süsleyip, şeytana "la" deyip, sonra "Allah" diyerek çağıracaksın!
Ardından, Peygamberi ve Ehl-i Beyt-i de gelir, kalbin Baş Hoca'sı da? Kalbine bir "vaiz" iner. Yanlış yapacakken, "vaaz" etmeye başlar. "Kadılar size fetva verse de, kalbinize danışın!" ölçüsünde kastedilen, budur işte.
Sözün özü: Kalbinizi koruyun!
En azından yağlardan korumaya özen gösterdiğiniz kadar? Çıkmaz "lekeler" için niye, vaktinde önlem almazsın. Büyürse kalbi kaplar, kanser olur gideriz Sonra Tump'ın askeri olursun!
"Amerikasız olmaz" dersin!
"Üç büyük Din" dersin!
"İlahi Dinler" diye "diyalog" dinine inanır, kalbi ve ruhu satarsınız. Alıcısı, hemen şeytan olur. Ardından da vatanı ve ülkeyi satarsınız, adı "FETÖ" veya başka bir şey olur.
Toplum "din" diyen bir partinin iktidarından, çok "dinsiz" kaldı. Çünkü dinin "takva" olduğu ölçüsü yerini "rant" aldı ve bu hallere geldik.
Neyse, ben çıktım!
İyi bayramlar!
Trabzon'a gidiyorum bu bayram!
Gelmek isteyeni götürürüm!
Kalbimizi ve ruhumuzu baktırırız. Fırtınalar diner, "uçsuz bucaksız bir ovada" gezintiye çıkarız. "Kâfirliğin, Müslümanlığın dışında bir ova?"
İnsanın hali değişir, o ovada. Ve gerçek insan olmaya, siret insanı olmaya zorlanır.
Ülkemize huzur dolu bir bayram dilerim.