Söz konusu NATO’ysa gerisi teferruattır!

 

Seçime bir ay kaldı tabi eğer seçim olursa. Elbette olacak diyenlerdenseniz hepiniz ama ben öyle düşünmüyorum. Süleyman Demirel “siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır” demişti.

Daha nelerin gelişeceğini, nelerin olacağını bilmiyoruz. Sadece siyasette değil, hakikatte de 24 saat çok uzun bir zaman. Bir dakika öncesinde zengin olanın, bir dakika sonra fakir olduğunu 6 Şubat’ta gördük. Bir gün önce ekmek dağıtanın bir gün sonra ekmek aradığına şahit olduk. Çok ibretler gördük çok…

Seçim olayında ise benim kafamda oturmayan şeyler var, bunları burada anlatamam ama neler olacağını göreceğiz. İnşallah iyi şeyler olur fakat benim umudum yok. En azından ülkemiz için ne yazık ki iyi şeyler olmayacak.

Küresel hesaba ve küresel plana bakacaksınız;

Irak’ta, Kuzey Irak Kurulu, Suriye’de Kuzey Suriye kurulu, Türkiye’yi bekliyor. Ve bu ikisinin hayat damarı, Türkiye’nin özerk bir yapıya dönüşmesine bağlı… Türkiye’nin özerkliğe gitmesi ise Anayasa’nın ilk dört maddesinin değişmesine bağlı…

AKP, bu konuda sicili bozuk bir parti, peki ya YCHP. Ne yazık ki bu konuda halleri ortada yaptıkları açıklamalar var bu konuya dönük olarak. 6 artı 1 Masa’nın bu konuda fikirlerini biliyoruz. Davut’un, Babacan’ın Molla’nın ve hatta AKşener’in?

Ortada iki masa var ve bu masaların ikisi de kirli. Ama sözde biri din masası, biri de vatan masası. Din diyenlerin ülkeyi dinsizleştirdiğini 20 yılda yaşayarak gördük. Vatan diyenin de vatanı parçalayacağını söylemek için stratejist olmaya gerek yok.

Ölümü gösterip, sıtmaya razı etme masaları!

Sadullah Ergin’lerin, Davutoğlu’ların rahat seçilmesi için, bizim çocuklar “fedakârlık” yapmışlarmış. Bu komplekse ve bu kişiliksizliğe bari Haydar Baş siyaseti demeseler!

Haydar Baş nere, sizler nere?

Kendinize gelin!

Konuştukça batıyorsunuz!

Lütfen susun!

Sizleri alkışlayanlara bakıp, ne kadar yanlışta olduğunuzu anlayabilirsiniz ama sizlerde bunu anlayacak kafa bile yok.

Kim için, kimlere fedakârlık yaptınız?

Tarafsız kalabilirdiniz. Baştan beri yapmanız gerekeni, en sonda yapsaydınız o bile bir şeydi. “İttifak da olmak istedik ama alınmadık, bizde düşündük tabanımızı serbest bırakmaya karar verdik!” diyebilirdiniz.

Demediniz sebebini kimsenin anlayamadığı şekilde, 16 yıldızı seçim pusulasından sildirdiniz. Bunda liderlik kasmak, zafer çıkarmak komik ötesi!

Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” öyle mi?

Hiç sanmıyorum.

Söz konusu NATO’ysa gerisi teferruattır!

İnanın böyle. Davutoğlu rahat seçilsin diye ben fedakârlık yapacağım. Ve bu Davutoğlu, Suriye’de vatan toprağını terk edip beraberinde Süleyman şah Türbesi’nin sandukasını alıp kaçtı. Vatan nere bu herif nere!

Bebecan “Irak’a ilk bomba düştüğünde kredi dilimi serbest kalacak” diyen adamdır. Türkiye için Sait Nursi’yi model gösteren Gültekin’e ne demeli. Bunlar kimin çocukları bilmiyor musunuz? Bunları bilmiyorsunuz, bari sizler kimin çocuklarısınız bunu bilen gençler!

Bana saldırmayın!

Ben Haydaristim!

Haydar Baş’ın hayatımı yaz dediği, hayatta iken hatıralarını anlattığı adamım. Bak hayatını yazdım, girdiğiniz girdaptan çıkmanızı bekliyorum, okumanız için. Üstadımız yanlış bir insana veya kendisini anlamayan bir insana hayatımı yaz der mi?

İmanınıza, vicdanınıza, söyleyin!

İmansız ve vicdansızlara sormadım!

Kapitalist değilim ki bu iki masadan birine tutunayım. Yanlış yaptınız bari susun. Savunulacak bir tarafı yok yaptığınız yanlışın. Savundukça batmayın. Hele de fedakârlıkla izah edilecek hiçbir tarafı yok. NATO tarafına fedakârlık yapıp, Ehl-i Beyt kasmayın. Bu hem ayıp, hem günah!

“Niçin gerçeği saptırıyorsunuz?” diye buyuruyor yüce Allah.

Yanlışınızda sizleri ikaz ettiğim için ben Ehl-i Beyt karşıtı ama fedullacı Sado Ehl-i Beyt tarafı mı oluyor? Vallahi bazılarına öküz diyeceğim de,  öküzün eti yeniyor.

Evladım kendinize gelin!

Yeğenim kendinize gelin!

Kendimi bir an, kandırılmış Libyalı gençlerin öldürmeye çalıştığı Kaddafi gibi hissettim ama neyse 🙂

Ne içtiniz bilmiyorum fakat siyasettesiniz. İnsan yanlış da yapar doğru da, bari yanlış yaptık deme erdemi gösterin de, hepten rezil olmayın. 14 Nisan 2020’den önceki kavramların sahibi gitti bu dünyadan ancak ona ait olacak vasıfları ve kavramları, NATO masasının altına saçmayın böyle!

Kardeşin kardeşi uyarması veya bilenlerin bilmeyenleri uyarması, Müslümanlığın gereğidir. Şerif Hüseyin İngiliz tarafını seçmişti,  ne şerifliği onu kurtardı ne de sahip olduğu Hüseyin ismi. Gittiğiniz yol adınıza da leke getirir, soyunuza da…

Yanlış bir strateji izlediniz ve battınız. Yanlış stratejide doğru taktikler sizi kurtarmaz. Kaldı ki doğru taktik bile yok sizlerde. Hem strateji yanlış hem de taktik. Gittiğiniz yanlış yolda önünüze çıkanlara hakaret ede ede, iftira ede ede, ilerlediniz. Kendinizi de bitirdiniz hareketi de.

Artık iftira etmeyin, yalan konuşmayın, 14 Nisan’da mübarek kabrine gidip, işin sahibinden özür dileyin. Öyle uzaktan olmaz, huzuruna gidin. Bütün liderler kabri başında anılır, bizim liderimiz neden uzakta anılır. Nasip mi olmuyor, istenmiyor musunuz?

Kadir gecesinde de oturup ağlayın, affınızı dileyin diyeceğim, siz kadir de tanımıyorsunuz!

Hepimizin imtihanı oldunuz. Bu imtihanda doğru yapana, doğru yerde durana helal olsun!

Sayeniz de, NATO tarafı Ehl-i Beyt tarafı oldu. Hâşâ sümme hâşâ!

Vefatından 3 yıl sonra fikirlerini de öldürdünüz o büyük insanın.

Allah sizleri ıslah etsin!

Söz konusu NATO’ysa gerisi teferruattır!
Başa dön