İstanbul, önceki gün oldukça yağmurluydu. Üsküdar'da deniz, kara ile birleşti yine. Yani kara deniz oldu, izlemişsinizdir. Ankara'ya da deniz gitti biliyorsunuz!Meteoroloji günler öncesinden uyarmıştı, "yağmur geliyor" diye. Meteorolojiye kulak verenler, önlemlerini aldı, vermeyenlerse ağır bedeller ödediler. Camları açık bırakıp evinden çıkanların parkeleri şişti. Bodrum katta oturanlar veya dükkân sahibi olanlar, büyük sıkıntılar yaşadılar.Yağmur rahmet iken, sonuçta, o rahmetin sağanak yağması bile çeşitli zahmetlere vesile olabiliyor. Bunun için Meteorolojiler kurulmuş. Havayı ve suyu gözlemlemek, önlemler almak için?Meteoroloji'nin olmadığı dönemlerde ise bu görevi üstlenmiş insanlar vardı. Mesela balıkçılar, havayı koklamadan asla denize açılmazlar. Çiftçiler, bulutların hareketlerinden ürünlerini ne tür tehlikeler beklediğini, kısa süreliğine de olsa anlayabilirler. Şimdiki gibi havanın fotoğrafını çekmek mümkün değildi eskiden. O sebeple havayı iyi koklayanların sözlerine önem verilirdi. Mesela bulutlu havada, kıble yönünün açık olup olmadığı sorulurdu. Eğer kıble yönü bulutluysa yağmur yağacak denirdi. Ve hiç şaşamazdı.Allah'ın rahmeti karşısında bu kadar önlemler alan biz, acaba Allah'ın belası karşısında niye hiçbir önlem ve uyarıyı dikkate almayız. Sonuçta Allah, hâşâ sümme hâşâ düşmanımız değil. Bize bir kastı yok. Onun kahrı da olur lütfu da? Celali de olur, cemali de?Allah; rahmetini de, azabını da sebepler silsilesi arkasına gizlemiştir. Kafaya yağmur mu inecek, dolu mu, taş mı?.. Bunların hepsini sebeplere bağlamış. Artı, uyarmış. Yetmemiş uyarıcılar göndermiş. Biz üzerimize düşeni yapar, sonra tevekkül ederiz. En azından böyle öğrendik. Eşeğini kazığa sağlam bağlar, sonra Allah'a emanet edersin. Millet olarak bu gelenek, bu kültür bizde var. Gel gör ki, şimdi ne eşeği kazığa bağlıyoruz, ne de Allah'a emanet ediyoruz. Belaya kendimizi bağlıyor, musibete nikâhlıyoruz. Sonra da ne olacak halimiz?Ne olacak, belanı bulmuşsun!Ne meteoroloji bilgisi umurunda, ne hava tahmin raporu? Başına yağmur değil, bu gidişle taş yağacak. Belki de füze!.."Ülke kan gölüne çevrilecek, haberiniz olsun" diye kaç kez uyarıldık? "Sokağa bile çıkamayacaksınız, şehirler mahalleler kurtarılmış bölgeler ilan edilecek" diyeli kaç gün oldu? Bizi kim uyardı, cevabını vermeme gerek var mı? "Ülkeyi ateşe atıyorsunuz" diye kendini parçalayanı, söylememe lüzum var mı? "Bunların ellerinde çözümleri yok, seni kurtaracak projeler bende. Beni dünya dinliyor, siz niye dinlemiyorsunuz" diye feryat edeni duymadın mı yani?İlmi, imanı ve gönlü ile Rus vekillere "Türküm" dedirten adamı, bilmemen mümkün değil. Ülkenin hava durumunu; günler, haftalar öncesinden değil, yıllar öncesinden sana haber vereni görmezsen ne olur? İşte bugün yaşadıkların olur.Ülkeye yönlenmiş bela bulutlarını, çeyrek yüzyıldan fazla zamandan beri sana haber verdi. Senin kurtuluş planlarını çıkardı. Ekonominin kitabından tut, insan olmanın kitabına kadar, hepsini yazdı. Sosyal devletin kitabını bile?O, prof. Dr. Haydar Baş'tı?Yine söyleyelim. Tekrar tekrar söyleyelim ki, belki kafaya dank ede. Sağanak sağanak bela yağmuru yağarken ülkemize, belki çarenin içeride olduğu akledilir. Ülkenin kıble tarafı bile musibet bulutlarıyla kaplı, haberin olsun.
Ülke musibet bulutlarıyla kaplı