Yalancının mumu CİMER’e kadarmış!

Atatürk’ten sonra yıllar geçtikçe, ülkenin sahip olduğu yer altı kaynakları, halktan gizlenmeye başlandı. Hele de, 1980’lerden sonra topyekûn unutulmaya başlandı. “Petrol vardı da biz mi içtik!” esprisinden, “Türkiye’nin petrolü yoktur!” noktasına gelindi.

Oysa gerçekler çok farklıydı…

Türkiye’nin petrol denizi üzerinde yüzdüğü” 1990’larda ABD ve Sovyet uzay raporlarına girdi. Türkiye’de 20 yıl Shell Petrol Şirketi Genel Müdürlüğü’nü yapan Anthony Hages “Petrol ile ilgilenen ABD şirketleri bilirler ki, Türkiye petrol okyanusu üzerinde yüzüyor” demiştir.

Türkiye’de ilk petrol kuyusu, 1948’de Batman’da açıldı. Tüpraş Batman rafinerisi 1953’te hizmete girdi. Ve bugün Güneydoğu başta olmak üzere, Karadeniz, Doğu Anadolu, İç Anadolu bölgelerinde petrol yatakları mevcut. Bazıları çıkarılmayı bekliyor bazıları ise çıkarılıyor. Güneydoğu petrolü, jet yakıtına dönüştürülüp, İsrail’e akıtılıyor, bundan haberiniz var mı?

Ama yine de petrol yoktur!

Sadece petrol mü yoktur (!)ülkede?

Elbette hayır. Dünya Altın rezervi bakımından ikinci, dünya bor rezervi bakımından birinciyiz. Bunların hemen hepsi yabancılar tarafından çıkarılıyor. Yine de, maden de yok bu ülkede!

“Bir ton toryum madeni ile Türkiye’nin bir yıllık enerji ihtiyacını karşılarız” diyen Engin Arık Hoca, ekibiyle birlikte düzmece bir uçak kazasıyla, şehit edildiler. Fakat bu ülkede Anayasa değiştirme talebi kadar, ölümleri araştırılma talebi görmedi.

Türkiye, 2000’lere geldiğinde, ülkenin yoksulluğunu kafaya takan, kendine dert edinen bir insan çıktı. “Milli Ekonomi Modeli” diye bir tez geliştirdi. Türkiye için yazılan tez, dünyayı tuttu, Türkiye’de yok sayıldı, görmezden gelindi.

Tezini, ülkenin sahip olduğu kaynaklar üzerine bina etmiş ve bu tezi iktidar etmek için de, Bağımsız Türkiye Partisini kurmuştu,  Prof. Dr. Haydar Baş.

Akçaabat’ta annesinin arkadaşlarının sırtlarında tütün sepetleriyle dolaşmalarını, dert edinmiş. Güneydoğu’da daha iyi bir hayat vaadi ile kandırılıp dağa çıkartılan gençleri dert edinmiş. Türk ve Müslüman dünyasının sömürülmelerini dert edinmiş.  Ve yola çıkmış, emperyalist düzene karşı çıkma kararıyla…

Atatürk’ün verdiği bağımsızlık savaşını, ekonomik ve siyasi alanda vermeye ant içmiş,  “Bağımsız Türkiye” diyerek.

Hemen her yerde ülkenin içinde bulunduğu kaynakları yılmadan usanmadan gündem edip durmuş. Ülke kaynaklarını devletleştirip, yoksul insanımıza “Vatandaşlık Maaşı”, Ev Hanımı Maaşı”, Çocuk Maaşı”, Doğum İkramiyesi” adları altında dağıtmayı planlamış. Üstelik bütün bunları noterden taahhüt etmiş. Hal böyle olunca da, ülkemizin zengin kaynakların sahibi olduğu gerçeği, artık gizlenemez olmuş.

Ülke kaynaklarını yabancılara peşkeş çekenler, “kaynak yok yalanını sürdüremeyince” bu sefer yeni bir yalan fısıldadılar, fısıltı gazeteleri aracılığıyla:

Kaynak var ama çıkaramayız, bunun için 2023’ü beklememiz lazım! Çünkü Lozan’da gizli madde var! Bu madde, bizim kaynaklara 100 yıl boyunca dokunmamıza engel!”

Yalan olur da, böyle kuyruklu mu olur!

Babamın bedduasıyla “kökünüz güne geleydi!” diyorum!

Maden ve petrol yok(!) neden Maden Yasası ve Petrol Yasası çıkardınız?

Üstelik Irak’ta, işgalden sonra ABD’nin çıkardığı iki yasanın harfi harfine aynılarını…

Irak işgal oldu, bize ne oldu?

İşgal yerine, AKP geldi!

Biri silahlı, diğeri silahsız işgal olmalı!

Geldik 2020’ye…

Bağımsız Türkiye davasının sahibi Haydar Hoca, Allah’a Yürüdü!

Bağımsız Türkiyeliler, yerine evladı Hüseyin Baş’ı seçtiler.  29 yaşındaki bu genç, kendini babasının yoluna adadığını söyledi. Kaynakları iç eden leş kargalarına ve onların içerdeki aparatlarına karşı, mücadele kaldığı yerden Hüseyin Baş öncülüğünde devam edecektir mutlaka. Babadan oğula geçen  duruş ve mücadele olsun yeter ki…

BTP kurultayında Hüseyin Baş, “Lozan’da gizli madde olup olmadığını CB açıklamak zorunda” diye çıkıştıktan sonra, “bir vatandaş, CİMER’e bu konuyu sorsun” diye de ekledi. Ve o vatandaş genç BTP’li Bahtiyar Süha Keskin olacaktı.

CİMER “Lozan’da gizli madde yoktur” cevabını verdi.

Yalancının mumu CİMER’e kadarmış!

CİMER mumlarını söndürdü, ampullerini patlattı, kazayla da olsa!

CİMER, Diyanet’ten daha Müslüman çıktı!

Valla ha bak!

Hüseyin Baş, Diyanet’e de  “Yeni mevduat sistemiyle ilgili faiz vesilesiyle elde edilen gelirin haram olup olmadığını” sormuş, Diyanet “konu istismara açık, cevap veremeyiz!” diye cevaplamıştı.

Din işlerine artık Diyanet yerine, CİMER baksın!

Daha dürüst  çünkü!

Kaynaklar konusunda, “Lozan’da gizli madde var” mevzusunun büyük bir yalan olduğu ortaya çıkınca, peşkeşin YARDAKÇI’sı rahatsız oldu. Atatürk’e olan düşmanlık babadan oğula geçmiş bu herifi, ekranda görüp de midesi bulanmayan var mı? Boğazında kemik kalmış gibi garip sesler çıkarır da hep!

Yalancının mumu CİMER’e kadarmış!
Başa dön