Türkiye istediği kadar ağırdan alsın, gelişmelere ‘komşuluk’ samimiyeti ve sıcaklığıyla baksın, barıştan söz etsin, Yunanistan büyük bir sorun.
Sorunun iki kaynağı var: birincisi Yunanistan’ın bizzat kendisi, ikincisi Ege’nin coğrafi özelliği… 16 Kasım 1944’te yürürlüğe giren BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 3. maddesi genel bir yaklaşım olarak denize kıyısı olan ülkelerin karasularını 12 mile çıkarması bir hak olsa da, Ege’de buna imkân yok.
Üstelik Yunanistan sahip olduğu, hatta gasp ettiği adalardan başlayarak 12 mile çıkarmak isteyince, Türkler Ege’de denize bile giremezler. Akdeniz’e donanmalarımız, Yunan’dan izin almadan çıkamaz. Oysa aynı sözleşmenin 300. maddesi ‘bu hakkın istismar edilemeyeceğini’ söyler.
Gel de bunu Yunan’a anlat!
21 Ekim’de Yunanistan karasularını 12 mile çıkaracağını söylemesi, Türkiye’nin haklı tepkisine neden oldu. Yunanistan, her geçen gün Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynamaya devam ediyor.
Askerlerini eğitirken, “İstanbul’u alacağız” tezahüratları yaptıran Yunanistan’ın halkı da Türkiye düşmanı. Göreve başladığı ilk günler “Ege kimin?” sorusuna, “Ege kimsenin değil, balıkların” cevabını veren Çipras’ın Türkiye’nin yumuşak tavrı karşısında şahinleştiği görülüyor.
Yunanistan-Türkiye hattındaki ilişkiyi mercek altına alan bir ankette Yunan halkının yaşanan gelişmelere nasıl tepki verdiği ortaya çıktı. Ankete göre, Yunan halkının yüzde 44'ü Türkiye'yle savaş ihtimalinin yüksek olduğu görüşünde…
AB uğruna Türkiye’nin Yunanistan’a gösterdiği müsamaha(!), Kıbrıs’ta attığı tavizkâr adımlar, Türkiye’nin başına eninde sonunda büyük bir bela olacaktır. Yunanistan, tabi ki Türkiye ile baş edemez ama siz Yunanistan’ı yalnız mı sanıyorsunuz.
ABD, Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı baskı aracı olarak kullanıyor. Yunanistan, AB demektir. Türkiye’nin Yunanistan ile yaşayacağı bir sorunda, karşısında tüm Batı durur. Hatta Rusya dahi Yunanistan yanında yer alır.
İngiltere’den bahsetmiyoruz bile…
İsrail ve Mısır’ın dahi Yunanistan ile olduğu ortada iken, Türkiye’nin ‘sorunları’ ötelemesi, sıkıntıları daha da büyütüyor. FETÖ’cülere Yunanistan’ın kucak açması da olayın bir başka boyutu.
Yunanistan, FETÖ’cülerin vatanı oldu adeta. Buraya kaçanlar hemen oturma izni alıyorlar. Yunanistan’a karşı TSK’yı hareketsiz bırakmak için, “Yunan uçağı vuracaklardı!” kumpasının, işe yaradığı görülüyor.
Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan karasuları sorununun temelinde, Lozan Barış Antlaşması ile Ege Denizi'nde tesis edilen dengenin, zaman içerinde Yunanistan lehine bozulması yatmaktadır.
Yunanistan 1936 yılında tek taraflı Lozan’da 3 mil olarak belirlenen karasularını 6 deniz miline çıkarmış, o dönem Türk-Yunan ilişkilerine hâkim olan olumlu hava nedeniyle Türkiye, bu karara itiraz etmemiştir.
Ve çok yanlış yapmıştır.
Türkiye de 1964 yılında Kıbrıs sorunu nedeniyle Yunanistan’ın Anadolu kıyılarına yakın adaları silahlandırması sonrasında, karasularını 6 deniz miline çıkarmıştır.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Yunanistan Ege Denizi’nde açık denizalanı olarak kabul edilen alanların büyük bir kısmını kendi egemenliğine almak için, karasularını 12 deniz miline çıkarma girişiminde bulundu.
Türkiye 15 Nisan 1976 tarihinde Yunanistan’ın bu girişimini savaş sebebi (casus belli) sayacağını dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından yazılan bir mektup ile ABD’ye bildirdi.
Zaman içerisinde soğuyan mesele; 1982 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) kıyıdaş ülkelere karasularını 12 deniz miline kadar ilan etme hakkı vermesi ile tekrar gündeme geldi.
Yunanistan, 1995 yılında Türkiye’nin taraf olmadığı sözleşmeyi yürürlüğe koydu. Yunan Parlamentosu, 1 Haziran 1995 tarihinde kendi stratejisine uygun olan bir zamanda, Ege’de karasularını 12 deniz miline çıkarma hakkını saklı tuttuğunu ilan etti.
Bütün dikkatini İdlib’e, Menbiç’e veren Türkiye, Batı’dan kendine gelen büyük tehlikenin farkında değil. İhtimal vermiyoruz ama iktidarın yetkilendirdiği Sinrlioğlu’nun Yunanistan’a 12 mil konusunda ‘sessiz kalma sözü verdiği’ iddialarına inanmak istemiyoruz.
Türkiye’nin Kardak olayındaki, “diri” tavrı, Yunan’ı yere çivilemişti adeta. Kıbrıs’ta, ara bölgede bayrağımıza el uzatan Rum’u boynundan vurup indirince, sesleri kısılmıştı. Yunan’ın anladığı dil, bu ne yazık ki…
Hiçbir vatanperver işgal edilen vatan toprağına “keçilerin otladığı kayalık” gözüyle bakamaz. Böyle bakılırsa şayet, İzmir’i de kaybederiz, İstanbul’u da… Sorun sadece kara suları da değil. Bunun deniz tabanı ve hava sahası da var.
Hedefleri Türkiye’yi Anadolu’ya hapis etmek… Akdeniz’den, Ege’den, Türkiye’yi atıp, karaya oturtmak… Karasını da malum, Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan planlarına göre bölüp parçalamak…
Sayın Akar’ın son günler yaptığı açıklamalar, daha sert ifadelerle aynen devam etmeli. Yanlışlıkla(!) bir Yunan uçağı düşürsek şu günler, hiç fena olmaz!
“Çivi, çiviyi söker” demişler.
Yunanistanla savaş uzak ihtimal değil